26 Aralık 2011 Pazartesi

Kamu Yönetimi - Azerbaycan' da Siyasi Yapılanma

Hazırlayan: Sebuhi ASLANOV





1.3 AHC İKTİDARI DÖNEMİ YENİDEN SİYASİ YAPILANMAYA TEMEL GEÇİDİN BAŞLANMASI VE İDEOLOJİK ÜSTYAPININ OLUŞUMU
1.4  AZERBAYCAN’DA MİLLİ SİYASİ YAPILANMANIN HAYDAR ALİYEV DÖNEMİ  OTURUŞMUŞ SİSTEM HALİNE GELİŞİ VE DEĞİŞİLİKLERİN ÖNEMİYETİ

                                              İKİNCİ BÖLÜMÜ
 AZERBAYCAN SİYASİ YAPISININ STRÜKTÜRÜ VE İÇERİĞİ
2.1  ANAYASAL SİSTEM     
2.2  DEVLET BAŞKANI
2.3 PARLAMENTO YAPISI
2.4 NAHÇIVAN ÖZERK CUMHURİYETİ 
2.5 KAMU İSTİHDAMI                           
2.6 MERKEZİ YÖNETİM

                                           ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
AZERBAYCANDA İLHAM ALİYEV DÖNEMİ SİYASİ YAPILANMANIN YENİ BOYUTU, MODERN SOSYAL DEVLET REFORMLARI

3.1  AZERBAYCAN SİYASİ YAPISINDA KÜRESELLEŞMENİN TAKİBİ VE LİBERALİST UYGULAMALAR
3.2  SİYASİ YAPILANMADA DEVLETİN SOSYAL REFORMLARI
3.3  SİYASİ YAPILANMADA  GAYRİ DEVLET KURUMLARININ(KDT) FAALİYETİ                                                                                                                                                                                                                                        3.4  MUHALİF GÜÇLER: SİYASİ PARTİLERİN İKTİDARA GEÇE BİLMEMESİNİN ÖNCÜL SEBEBLERİ.


KAYNAKÇA

1.Eli Hesenov ‘’ Azerbaycanda ve yabancı ülkelerde siyasal sistemler’’ Bakü.2005
2.Mecit Efendiyef ‘’ Siyasal Hukuki Telimler Tarihi ‘’ Bakü.2007
3.Abas Piriev   ‘’Siyasal bilim’’ Bakü.2000
4.Ramiz Mehdiyev ‘’Küreselleşme ve Azerbaycan’’ Bakü.2003
5.Musa Yakubov ‘’ Azerbaycan Uluslararası ilişkiler sisteminde’’ Bakü.1993
6. Google.com.az
7. wikipedia
8. ve diğerleri…












AZERBAYCAN SİYASİ YAPISININ SOVYETLER SONRASI GÜNCELLENMESİ VE TEMEL İŞLEMİNDE ÇIKAN PROBLEMLER.

İLK BAĞIMSIZLIK DEVRİ SİYASİ YAPININ BELİRGİNSİZLİĞİ .

Mihail Gorbaçov’un, Sovyetler Birliği’nin başına geçmesi ile başlattığı açıklık ve yeniden yapılanma siyaseti Birlikteki bütün cumhuriyetleri olduğu gibi Azerbaycan’ı da etkilemiştir. Gorbaçov reformlara başladığında Azerbaycan, Brejnev sonrası geçiş dönemini yaşamaktaydı. Brejnev’e yakın olarak bilinen K. Bağırov’un yerine Abdurrahman Vezirov, Azerbaycan Komünist Partisinin Birinci Sekreterliğine getirilmiş, Haydar Aliyev de Polit Büro’dan uzaklaştırılmıştı. 1988 yılı başlarında Azerbaycan halkının karşılaştığı Karabağ sorunu önceleri siyasetle ilgilenmeyen yüz binlerce insanı siyasi mücadeleye sevk etti. Karabağ sorunu ve bu sorunun ortaya çıkarmış olduğu başka sorunlar Azerbaycan’da olaylara yön veren en önemli faktör olarak ortaya çıktı. SB’den ayrılma fikrini ileri süren ilim adamları Baltık ülkelerindeki halk cephelerine benzer Azerbaycan Halk Cephesi kurmak için Teşebbüs Grubu’nu (TG) oluşturdu. 1988 yılının yazından itibaren Azerbaycan’da onlarca yasadışı teşkilat oluştu. Bunların en önemlisi daha sonra TG ile birleşerek AHC’nin temelini oluşturan Azerbaycan’ın doğal kaynaklarının korunmasını ve tarihinin ve dilinin öğretilmesini savunan “Varlık” grubuydu. TG, Bakü’de mitingler ve gösteriler Halk Cephesi kurmak için Teşebbüs Grubu’nu (TG) oluşturdu. 1988 yılının yazından itibaren Azerbaycan’da onlarca yasadışı teşkilat oluştu. Bunların en önemlisi daha sonra TG ile birleşerek AHC’nin temelini oluşturan Azerbaycan’ın doğal kaynaklarının korunmasını ve tarihinin ve dilinin öğretilmesini savunan “Varlık” grubuydu. TG, Bakü’de mitingler ve gösteriler düzenleyerek AHC’nin kurulmasına çaba harcadı. Bu dönemde ülkede çeşitli kurumlar ve teşkilatlar bazında iki yüzden fazla AHC’ye destek grupları oluştu. Fakat halk cephesi kurulması fikri henüz kamuoyundan gereken desteği toplayamamıştı, tepkiler gelişi güzel özellik taşımakta ve Karabağ olaylarıyla sınırlı kalmaktaydı. 5 Ocak 1989 tarihinde yürüyüş askerler tarafından dağıtıldıktan sonra, harekatın bir çok liderine karşı başlatılan takip ve tutuklamalar sonucu halk cephesi kurma gayretleri bir müddet sonra durakladı. Şubat ayının sonlarında TG ile Varlık Cemiyeti arasındaki görüşmeler anlaşmayla neticelendi ve AHC Geçici Teşebbüs Merkezi (GTM) kuruldu. 13 Mart 1989 tarihinde GTM, Azerbaycan SSC Ali Soveti’ne AHC’nin tescil edilmesi için müracaat etti. Azerbaycan’ın ileri gelenleri toplumun daha demokratikleşmesi için mücadelede AHC etrafında toplanmaları için halka çağrıda bulundu. Aynı zamanda AHC’yi desteklemek için binlerce vatandaş Azerbaycan Komünist Partisi Başkanı A. Vezirov’a mektup göndererek tepkilerini gösterdiler. Halkın gösterdiği tepkiler neticesinde ülke yöneticileri GTM’nin üyeleri ile görüşmek mecburiyetinde kaldı. Fakat Vezirov AHC ve AKP’nin amaçlarının benzer olduğu söyleyerek AHC’nin kurulmasına gerek olmadığını ileri sürmüştür. 16 Haziran 1989 tarihinde Bakü’de AHC’nin kuruluş konferansı yapıldı. Konferans on beş kişiden oluşan yönetim kurulu üyeleri ve başkanlığa Azerbaycan İlimler Akademisi üyesi Ebulfez Aliyev (Elçibey) seçildi. Konferansta AHC’nin program ve nizamnamesi kabul edildi. Programda AHC kendini ülke hayatının bütün alanlarında yeniden yapılanma ve demokratikleşme için faaliyet gösteren sosyal teşkilat ilan etti. 1989’un temmuz ve ağustos aylarında Azerbaycan milli hareketi yeni bir devreye girdi. Bu dönemde gösteriler ülke çapına yayıldı ve genel nitelik kazandı. Yönetimin, halkın taleplerine tepkisiz kalması ülke çapında grevlere yol açtı. Bütün bunlar AHC’nin halk arasında nüfuzunu artırdı. AHC, Karabağ Özel Yönetim Komitesi’nin kaldırılmasını, Azerbaycan’ın bağımsızlığı konusunda kanun kabul edilmesini, Nahçivan’ı ablukada tuttuğu ve Azerbaycan’dan toprak talebinde bulunduğu için Ermenistan ile tüm ekonomik ilişkilerin kesilmesini ve AHC’nin resmiyetinin tanınmasını istiyordu.Grevlerin etkisi ve halktan gelen tepkiler sonucunda, 5 Ekim 1989 tarihinde Azerbaycan SSC Bakanlar Kurulu AHC’yi tescil etti. Bu demokratikleşme ve bağımsızlık savaşının resmi nitelik kazanması anlamına gelmekteydi. AHC’nin kurulmasıyla birlikte yoğun bir grev ve gösteri dalgası ülkeyi sarmaya başladı ve özellikleri bunlar oldu:                                                                              1) Bu mitingler Azerbaycan’da milli ruhun canlanmasına yardım etti.                                                    2) Ülkeyi Ermenistan’ın saldırılarından korumak ve bağımsızlığına kavuşturmak isteyen insanlar siyasi parti ve teşkilatlar olmadığı için Cephe etrafında toplandılar. Bunlar arasıda eski komünistler, İslamcılar, solcular, sağcılar vardı. Milliyetçi çizgide geniş tabanlı siyasi teşkilat olan AHC, kurulduğu dönemde halkın siyasi sağcılar vardı. Milliyetçi çizgide geniş tabanlı siyasi teşkilat olan AHC, kurulduğu dönemde halkın siyasi anlayışına ve isteklerine uygun olarak, anti-müstemlekecilik, anti-totaliterizim, demokrasi ve bağımsızlık mücadelesinin temsilcisiydi.                                                                         3) AHC birlikten ayrılma ve bağımsızlık talepleri yönüyle Baltık cumhuriyetlerindeki halk hareketlerine benzemekteydi.                                                                                                                                                           4) Ancak AHC bir çok ilim ve fikir adamını (ikinci ve üçündü tabaka aydınları)  içine almasına rağmen elit olmayan,halkın tüm tabakalarından ve ülkenin dört bir yanından taraftar bulmuş bir hareketti.                                                                                                                                                                            Azerbaycan halkının, Moskova’nın yapmış olduğu ekonomik ve siyasi haksızlıklara karşı açık tavrı ve bağımsızlık istekleri Moskova’yı oldukça tedirgin etti. Bu hareketin diğer milletlere de örnek olacağından çekinen Moskova, 20 Ocak 1990 tarihinde Ermenilerin provokasyonlarıyla Sumgayit’ta ortaya çıkan etnik çatışmaları bahane ederek, Gorbaçov’un emriyle Bakü’de büyük bir katliam gerçekleştirdiler. Bu olaylardan sonra ülke çapında sıkı yönetim ilan edildi. Bu gelişmeler neticesinde toplumda hiçbir itibarı kalmayan Vezirov görevinden alındı.                                                                Vezirov’dan sonra Tat asıllı Ayaz Mutalibov’un liderliğinde küçük bir grup yönetime hakim oldu. Mutalibov, KGB ve Bakü mafyası içinde ağırlığı bulunan bir grup tarafından destekleniyordu. Mutalibov döneminde uygulanan sıkı yönetimle birlikte AHC’ye baskılar da devam etti. AHC 2 Eylül 1990 tarihinde yapılacak olan seçimlerde muhalefet güçleri arasında koordinasyonu arttırmak için Demokratik Azerbaycan Seçim Bloku’nun (Demblok) kurulmasına öncülük etti. Bu bloka Azerbaycan’ın bağımsızlığı, kişi hakları ve siyasal çoğulculuk ilkelerini kabul eden elliden fazla teşkilat katıldı. Demblok 10 Temmuz 1990 tarihinde bir bildiri yayınlayarak, Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan edilmesi, insan haklarının yerleştirilmesi, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün ve halkın güvenliğinin sağlanması, halka kendini savunma imkanlarının tanınması, ekonomik ve siyasal hayatta gerçek çoğulculuğun sağlanması konusunda bir kısım öneriler ileri sürdü. Seçimler süresince de iktidarın AHC’ye olan baskısı bütün şiddeti ile devam etti. AHC teşkilat sorumlusu ve iki adayı katledildi, çok sayıda üyesi tutuklandı. Muhalefetin televizyon aracılığı ile propaganda yapmasına izin verilmediği gibi AHC ve Demblok’un diğer liderleri halk düşmanı olarak ilan edildiler. Bütün bunlara rağmen Demblok Ali Sovet’te 30 sandalye kazandı. 2 Şubat 1991 tarihindeki Ali Sovyet’in ilk toplantısı Demblok ve komünistler arasında şiddetli tartışmalara sahne oldu. Demblok’un karşı çıkmasına rağmen Ali Sovet, SB’nin yeni bir federasyon olarak devam etmesi konusunda referandum yapılması kararını aldı. 7 Mart 1991 tarihinde gerçekleştirilen referandum neticesinde halkın %95’i SSCB’nin devamından yana oy kullandı, fakat AHC’nin iddialarına göre oy verme hakkı olan halkın yalnızca %15-20 oylamaya katıldı. Ali Sovyet, 8 Eylül 1991 tarihinde cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılması kararını aldı.   8 eylülde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimini alternatifi olmayan Mutalibov kazandı.  3 ekimde Mutalibov ve AHC arasında bir takım görüşmeler yapıldı. Görüşmeler sonucunda geçiş dönemi için yeni yasama organı oluşturulması kararlaştırıldı. 8 ekimde Ali Sovyet’in olağanüstü toplantısında AHC “Geçici Milli Meclis” kurulması için kanun tasarısı önerdi. Bu kanun tasarısı yeni seçimlere kadar geçiş dönemi ilan edilmesi ve bu dönemde yasama organı olarak “Geçici Milli Meclis”in faaliyet göstermesini kapsıyordu. 30 ekimde tasarı önemli değişikliklere uğrayarak kanunlaştı. Kanun’a göre Milli Meclis Ali Sovyet’in yerine değil onun bir organı olarak kuruluyordu.  Sovyetler Birliğinin yıkılmasıyla 18 Ekim 1991’de bağımsızlığını yeniden kazanan Azerbaycan Cumhuriyeti, bağımsızlığın ilk günlerinden itibaren demokratikleşme yolunda önemli adımlar atmıştır. Bunlardan ilki yeni Azerbaycan Anayasası’nın yapılması oldu. Çünkü herhangi bir ülkede demokratik bir sistemi kurma ve demokratik kurumları yerleştirme yolunda en önemli adım anayasanın hazırlanmasıdır. Daha geniş  anlamda söylersek, yeni bir anayasa, bir ulusun geçmişle açık bir biçimde kopup, yeni bir başlangıç yapmak durumunda kaldığı bir zamanda gerekli olmaktadır. Bu genel olarak kabul gören ihtiyacın bir zamanlar demir perdenin gerisinde var olmuş bulunan sosyalist devletten demokratik bir yönetime, liberal ekonomiye geçmekte olan ülkeler kadar açık bir örneği bulunmamaktadır. (Abdullayev ,1998: 15). Yukarıda da belirttiğimiz gibi 18 Ekim 1991 yılında kabul edilmiş Azerbaycan Cumhuriyeti Bağımsızlık Beyannamesinin 13. maddesinin 3. fıkrasına göre: “Yüce yürütme yetkisi Azerbaycan Cumhurbaşkanına mahsustur”.                                                                                    AHC, 1991 yılı sonuna kadar olan dönemde Milli Meclis’te ülke için çok önemli kanunların çıkmasında etkili oldu. Bunların en önemlisi de Azerbaycan Devletinin Bağımsızlığı İle İlgili Anayasa Kanunun çıkarılmasıdır. Azerbaycan, istiklal mücadelesi yolunda AHC mücadelesini sürdürürken SB dağılma sürecine girmişti. Sovyetlerin dağılmasını engellemek isteyen güçlerin gerçekleştirdiği başarısız darbe girişiminin ardından Azerbaycan Meclisi Mutalibov’un Başkanlığında bağımsızlık kararı aldı. 18 Ekim 1991 girmişti. Sovyetlerin dağılmasını engellemek isteyen güçlerin gerçekleştirdiği başarısız darbe girişiminin ardından Azerbaycan Meclisi Mutalibov’un Başkanlığında bağımsızlık kararı aldı. 18 Ekim 1991 tarihinde yapılan halk oylamasıyla Azerbaycan’ın bağımsızlığı kesinleşmiş oldu. Azerbaycan’ın problemleri bağımsızlık ilan edildikten sonra hızla artmağa başladı. Mutalibov’un, Moskova yanlısı siyaseti, Sovyetlerin Azerbaycan’ın istiklal hareketine karşı tavrını değiştirmedi. Mutalibov ile AHC arasındaki zıtlaşma giderek tırmanıyordu. Mutalibov yönetimi bağımsızlığın ilk yıllında Karabağ’ın işgalini önleyeceğine Bakü’deki iktidarını pekiştirmenin peşindeydi. Karabağ’da durumun kötüleşmesine rağmen Mutalibov milli ordunun kurulmasını bütün gücüyle geciktiriyordu. Ordunun kurulmasından altı ay geçmesine rağmen asker sayısı beş yüz civarında idi. Bunun yerine Mutalibov kendisi için “gardaşlık” adlı silahlı bir grup kurmuştu.10 5 Şubat 1992 tarihinde Ali Sovyet’de Karabağ’daki son olaylarla ilgili görüşmeler yapıldı. Ali Sovyet’te yapılan görüşmelerde AHC Mutalibov’un istifasını talep etti. Ali Sovyet’in 6 Mart olağanüstü toplantısında Mutalibov’un istifası kabul edildi. Ardından Başbakan H. Hasanov ile AHC Başkanı E. Elçibey arasında koalisyon hükümeti kurulması konusunda protokol imzalandı ve Y. Memmedov Ali Sovyet’in başkanı seçildi. Aslında AHC savaş durumunu öne sürerek seçim istemiyordu. Ülkenin içinde bulunduğu vaziyetten çıkması için ülkedeki muhalif güçleri de içine alan bir koalisyon üzerinde duruluyordu. Fakat Y. Memedov seçime gidilmesinden yana tavır koydu. 25 Mart’ta Ali Sovet Cumhurbaşkanı seçimlerinin 7 Haziran 1992’de yapılması için karar aldı.                                                                                                                                                         Karabağ’da çatışmaların sürdüğü ve seçim kampanyalarının devam ettiği bir ortamda Mutalibov darbe girişimiyle yeniden iktidara gelmeyi planladı. Ali Sovyet, muhalefet milletvekillerinin büyük çoğunluğunun katılımı olmadan çoğunluktaki eski komünist milletvekilleriyle 14 mayısta olağanüstü O tarihte Nahçivan’da bulunan H. Aliyev Mutalibov’un bu girişiminin Rus yanlısı bir darbe olduğunu ve Mutalibov’un da Rusların değişmez adamları olduğunu radyodan yaptığı bir konuşmada duyurarak Mutalibov’un Cumhurbaşkanlığını tanımadığını ilan etti. Darbeden bir gün sonra AHC halkın büyük çoğunluğunun desteğini alarak Cumhurbaşkanlığı binasını ele geçirerek Mutalibov’u görevden uzaklaştırdılar. Mutalibov Rus askeri uçağı ile Moskova’ya kaçtı ve KGB’ni misafirhanesine yerleşti. Gerçekleştirilen bu karşı darbe ile Mutalibov döneminde seçilen Ali Sovyet dağıtıldı.                

























DEMOKRATİK  UYGULAMANIN GECİKMESİNİN TEMEL SEBEBLERİ.


Özetle dikkat etmek gerekirse 1991 yılında kasım ayında bağımsızlık beyannamesiyle bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan devleti bu girişimciliğine rağmen bu sebeplerden dolayı demokratik uygulamaya geçitte gecikmelere maruz kaldı:                                                                                   1. Yaranan yeni cumhuriyetin demokrasi ve liberilizasyon çalışmaları denetleme kendini gücüne        sahip değildi ve iç parçalanmaya götürmekteydi.                                                                                            2. Azerbaycan’ın bu dönem yönetiminin sahip olduğu ideoloji ile bağımsızlık düzeni siyasi yapılanma sürecinin uyuşmaması sorunu ;                                                                                                                  3. Yeni siyasi yapının bağımsızlık sürecine uygun davranışlar için hazır biçimde olmaması ;                4. Diğer devletlerin yeni devlete destek yerine düşmanca stratejilerde siyaset üretmiş olması;      5. Zamanın kısa olması yani kısa zamanda halkın devlet üstlerinden beklentilerinin  hayata  geçirilmesinin mümkünsüzlüğü sorunu;                                                                                                                                            6. Parlamentoda büyük çoğunluk olarak kalmakta devam eden komünist ideolojili millet vekilleri;                                                                                                                                                                                           7. Yeni Federasyonel  Birilik Projesi kapsamında (Azerbaycan- Rusya- Ukrayna) devletin yeni sistemsel geçite yönelik iç problemlere odaklanamaması problemi;                                                                         A. yeni proje Azerbaycan’ı ekonomik kalkınmaya ve proje kapsamında yeni antlaşmalara götürecek yönde kısa vadede uzun ekonomik istikrara götürme hedefliydi;                                                      B. Siyasi açıdan Batı ile yaranacak taraftaşlıktan uzaklaşma amaçlı dezententegrasyonel boyuta sahipti;                                                                                                                                                                                          C.  Kısa zaman sonra Azerbaycan’da başlıyacak iç düzenleme amaçlı Kafkasya liderliği konumunu gerçekleştirmeğe yönelik strateji belirlenmeleri söz konusu olmaktaydı.
8. Halk demokrasisi gibi oluşan ve inkişaf eden demokratiya anlayışının engelleri;                           9. İktidarın iç siyasi gelişmelere uygun tutumundaki belirsizlikler;                                                                                                                                                               










AHC İKTİDARI DÖNEMİ YENİDEN SİYASİ YAPILANMAYA TEMEL GEÇİDİN BAŞLANMASI VE İDEOLOJİK ÜST YAPININ OLUŞUMU.

1989 yılında "Varlık" ve "Halk Cephesi"nin teşebbüs grupları arasında anlaşma sağlandı. Bu ilk adımdı. E. Elçibey  bu toplantılara "Varlık" kuruluşunun yöneticisi olarak katıldı. Bu toplantıdan iki ay sonra, 16 Temmuz 1989’da Bakü’nün kenar semtlerinden birinde, Azerbaycan Halk Cephesi’nin kuruluş konferansı açıldı. İştirakçiler, Halk Cephesi’nin kuruluşunu, tüzüğünü, programını onaylayarak, 16 kişilik yönetim kurulunu da seçtiler. Elçibey oy çokluğu ile (9 kişi aleyhte oy kullandı) Azerbaycan Halk Cephesi başkanlığına seçildi. Bu arada konferansta, daha sonra Halk Cephesi programını oluşturacak bazı kararlar alındı. Bu kararlar şunlardır:                                                                                                     -Azerbaycan Halk Cephesi’nin kuruluşu kararı,                                                                                                              -Azerbaycan S.S Cumhuriyeti’nin Devlet bağımsızlığı kararı,                                                                  -Azerbaycan S.S.C Ekonomisi hakkındaki kararı,                                                                                                             -Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti kararı,                                                                                                  -Dağlık Karabağ’daki özel idare şekli hakkında,                                                                                               -Azerbaycan’ın bazı yerlerinde uygulanan özel durum kararı,                                                                   -Siyasi tutuklular kararı,                                                                                                                                                             -Türk halklarının çağdaş dönemdeki durumu ve vazifeleri kararı,                                                            -Milli ilişkiler kararı,                                                                                                                                                      -Ülkedeki toplumsal politik durum kararı.                                                                                                           Alınan bu kararların yerine getirilmesi, Halk Cephesi’ne vazife olarak verildi. Bu kararları ülkenin çeşitli bölgelerinden gelmiş 26 temsilci imzaladı. Alınan birinci kararda, "Azerbaycan Halk Cephesi (AHC) yerel grupları ve bölge teşkilatları temsilcileri, kuruluş temsilcilerinin Kuruluş konferansı AHC’nin kurulduğunu bildirir. AHC’nin bildirisini ve programını kabul eder ve AHC’nin birinci kurultayının çalışmalarını yönetmek için, konferansın seçtiği yönetim kurulunu görevlendirir" denmektedir. Buna göre Azerbaycan Halk Cephesi 16 temmuz 1989 tarihinde kurulmuş olmaktadır.            1992 yılı, Azerbaycan Halk Cephesi’nin yükselişinin bütün hızıyla sürdüğü bir yıl oldu. 21-25 Ocak günleri düzenlenen Halk Cephesi kurultayı, ufak tefek aykırılıklara rağmen, komünistlerin beklediği parçalanma olmadan, yeni tüzük ve nizamnamenin kabulü ile sona erdi. Kurultaydan daha da güçlenerek çıkan Halk Cephesi, dikkatinin büyük bir bölümünü Ermeni meselesine ayırmak durumundaydı. Her gün artarak devam eden Ermeni saldırıları, bir türlü durdurulamıyordu. Halktaki tepki de giderek büyüyordu. Halk Cephesi, bu arada, Ermeni meselesi yüzünden cumhurbaşkanı ve hükümetle ortak çalışma yapabileceğini açıkladı. Bu şekilde bir açıklama, cumhurbaşkanlığı seçimlerin seçimlerinden hemen önce de yapılmıştı.  Halk Cephesi, artık bütün olumsuzlukların, cephede akan kanın, iktisadi meselelerin, demokratikleşememenin sebebkarı olarak cumhurbaşkanını görüyordu. Cumhurbaşkanının bir an önce gitmesi, olumsuzlukların çözümü için ilk adım olacaktı. Bu yüzden cumhurbaşkanına karşı, meşru platformda bütün imkanlar kullanılarak, mücadeleye hız verildi. İşte bu buhranlı günlerde, Ermeniler Hocalı’da katliam yaptılar. Haber Bakü’ye ulaşır ulaşmaz, yüz binlerce insan cumhurbaşkanı sarayı ve parlamentonun önünde toplandı. Hükümet tarafından toplantıya çağırılan parlamento meseleyi görüşmeye başladı. Meydanda toplanan halk, üç gün-üç gece Muttalibov’un ve hükümetin istifası için bağırdı. Parlamento başkanı Elmira Kafarova istifa etti. Yerine Yakup Memmedov getirildi. Ve oturumun tatil edilmesi kararlaştırıldı.  Fakat halk, milletvekillerinin dışarıya çıkmasına izin vermedi. Kalabalığı dağıtmak için Rus askerlerinden yardım alındı ama, oda bir netice vermedi. Başka bir çıkış yolu kalmadığını gören Muttalibov, bir konuşma yaparak, görevinden istifa ettiğini açıkladı. Bundan sonra milletvekillerine evlerine gitmeleri için müsaade edildi. Anayasaya göre, cumhurbaşkanının bütün yetkileri meclis başkanı Yakup Memmedov’a devredildi. O gün Elçi Bey bir beyanat vererek halkı sükunete çağırdı. Hadiselerin kontrolden çıkmasının sadece düşmanların işine yarayacağını, bu yüzden herkesin sakince işine devam etmesini istedi. "Vazifemiz vatanımızın savunulmasıdır. Herkes üzerine düşeni yapmalıdır", dedi. Elçibey’in bu beyanatı kontrolden çıkmakta olan halkı sükunete getirdi. Olaylar kendi akışına bırakıldı. Yakup Memmedov ilk iş olarak, Rahim Gaziyev’i savunma, Tahir Aliyev’i de içişleri bakanı yaptı. İhanetleri daha sonra su yüzüne çıkacak bu kişilerin, bu görevlere atanmasında K.G.B’nin büyük rolü olduğu kesin bir gerçektir. Bu arada Elçibey, sınır boylarında çarpışan Halk Cephesi üyelerine yeni savunma bakanının emrine kayıtsız şartsız uymalarını emretti. Ve Hasan Hasanov’un kendisine ulaştırılan ortak hükümet teklifini de kabul etti. Ama hükümet sözünde durmadı ve alelacele parlamentoya, cumhurbaşkanı seçimi hakkında kanun teklifi getirdi. Parlamento 26 Mart’ta yaptığı toplantıda, cumhurbaşkanlığı seçiminin 7 Haziran 1992’de yapılması teklifini kanunlaştırdı. Elçibey ‘’Moskova Azerbaycan’da demokratik hakimiyetin kurulmasına imkan vermez. Kendinizi yormayın, demokratik cemiyet kurulmadıkça işler düzelmeyecek. Cumhurbaşkanını seçmek için telaşlanıyorsunuz. Seçin, ancak üç aydan sonra seçtiğiniz cumhurbaşkanını, bir yıldan sonra yakacaksınız" diyerek gelecek için uyarıda bulundu, cumhurbaşkanlığının çok iyi demokratik bir sistemin oturtulmadan seçilmemesi gerektiğini ikaz etti. Fakat parlamento bildiğini okudu. Seçim süresi başlayınca, adaylar da ortaya çıkmaya başladı. Ali Sovyet Başkanı Yakup Memmedov, başkan yardımcısı Tamerlan Garayev, İtibar Memmedov, Süleymen Nizamov aday olduklarını ilan ettiler. Halk Cephesi henüz resmi bir aday çıkarmamıştı. Elçibey’in aday olmayacağını hesap eden şer cephesi, adaylığının ilanından sonra, Nahçıvan devlet başkanı Haydar Aliyev’in aday olması için çalışmalara başladılar. Nisan ayının ortalarına doğru Tamerlan Gareyev adaylıktan çekildi. İtibar Memmedov’un da adaylıktan çekilmesi için kendisine Türkiye dahil, birçok baskı yapıldı. Fakat o, adaylıktan vazgeçmedi.  14 Mayıs günü Hocalı katliamıyla ilgili komisyonun raporunun okunması ve müzakere edilmesi bahanesiyle, parlamentoyu topladılar. Bu toplantı için Halk Cephesi milletvekillerine haber bile verilmedi. Komisyon Ayaz Muttalibov’un Hocalı katliamında hiçbir suçu olmadığına karar vermişti. Bu açıklanınca, bir gurup, parlamento başkanlığına bir önerge vererek, Ayaz Muttalibov’un tekrar görevine dönmesine imkan tanınmasını istedi.. Ayaz Muttalibov bir konuşma yaparak, cephecileri sert bir üslupla eleştirdi. 18 Mayıs günü yapılan parlamento toplantısında Yakup Memmedov görevinden istifa etti. Yerine Halk Cephesi milletvekili İsa Kamberov seçildi. İsa Kamberov’un gayretli çalışması ile, seçimlerin 7 Haziran’da yapılacağı yeniden ilan edildi. Önemli mevkilere yapılan tayinlerle, seçimlerin demokratik bir ortamda yapılmasının sağlanmasına çalışıldı. Bu ara seçimlere bir hafta kala, İtibar Memmedov da adaylıktan çekildi. Meydanda Elçibey, Nizami Süleymanov ve Yakup Memmedov kaldılar. 7 Haziran günü yapılan seçimlerin resmi sonuçları, Merkez Seçim Komisyonu tarafından açıklandı. Oyların %59.4’ünü alan Elçibey, Bağımsız Azerbaycan’a seçimle gelen ilk cumhurbaşkanı oldu. En yakın rakibi Nizami Süleymanov %33, Yakup Memmedov da %7.6 oy almışlardı. Halk Cephesi, komünist diktatörlükte ilk kez demokratik bir yolla iktidarı ele geçirdi . 7 Haziran 1992 günü Azerbaycan’da devlet otoritesi sarsılmış, silahlı guruplar hemen her yerde hakimiyet için mücadele ediyorlardı. Asayiş kalmamış, hiyerarşi bozulmuş, emir komuta zinciri aksamaya başlamıştı. İktisadi vaziyet inanılmayacak kadar kötüydü. Fabrikalar durmuş, sanayi üretimi hemen hemen sıfırlanmıştı. Yiyecek, içecek sıkıntısı baş göstermiş, ekmek kuyrukları olağan hale gelmişti. Kolhozlarda kimse işe gitmiyor, üretilen sebze, meyve ve sanayi ürünleri tarlada kalıyordu. Durmadan değer kaybeden Sovyet parası, enflasyonu azdırıyor, memurlar üç-dört aydır maaş alamıyorlardı. Halk günlük ihtiyaçlarını karşılayamaz durumdaydı. Ermeni saldırıları devam ediyordu. Azerbaycan’ın dörtte biri işgal altındaydı. İnsanların büyük bir bölümü evini barkını terk etmek zorunda kalmıştı. Milli ordu henüz daha yeteri kadar teçhiz edilmemiş, ordudan firarlar önlenememiş, Ermeni saldırıları da durdurulamamıştı. Rus tehdidi de devam ediyordu. Ülkede gümrük sisteminin henüz kurulmamış olmasından dolayı, ülkenin zenginlikleri hiç düşünülmeden ülke dışına kaçırılıyordu. Devletin otoritesinin zayıflığından faydalanan Rus ve İran gizli servislerinin provakasyonları, silahlı ayrı ayrı grupların olması, iç savaş tehlikesini ülkenin gündeminde tutuyordu. Otorite boşluğundan yararlanarak ortaya çıkan silahlı mafya gurupları, her türlü ticareti ellerine geçirerek, halkı soyuyor, devlet otoritesini devamlı sarsıyorlardı. Can güvenliğinin bile kalmadığı bu durumda gece sokağa çıkmak bayağı cesaret isteyen bir iş olmuştu.
Kısaca anlatmaya çalıştığımız durumdaki bir ülkeye Elçibey, hiç bir devlet tecrübesi olmadan, cumhurbaşkanı olmuştu. Kendisini bekleyen sorunların çok ehliyetli bir kadro ile çözülmesi ancak mümkünken, tecrübesiz cephe üyelerinin hükümette yer almaya çalışmaları ve Elçibey’in zannımca bir vefa borcu olarak, onlara görev vermesi hiçte mantıklı bir davranış biçimi değildi. Fakat yapıldı. Elçibey sorunlar altında bunalırken, Halk Cephesi’nin asli fonksiyonunu bir kenara iterek, iş ve işçi bulma kurumu gibi çalışması Elçibey’in şanssızlıklarından biri olmuştur. Cephe’nin vazifesini yapmayışı tetikte bekleyen güçlere, yeniden toparlanma ve provakasyonlara başlama imkanı tanıdı. Velhasıl Elçibey öyle bir durumda cumhurbaşkanı oldu ki, başarması mucizeye bağlıydı. Mucize gerçekleşmedi ve Elçibey, Türk Dünyası’nın ümit ve inancını boşa çıkararak, görevinden ayrılmak zorunda kaldı. Şimdi, cumhurbaşkanı Elçibey’e dönebiliriz. Elçibey, cumhurbaşkanı olur olmaz, en önemli iş olarak Ermenilerle devam eden savaşta, insiyatifi ele geçirmek ve Ermeni saldırılarının durmasını sağlamaya yönelik çalışmalara başladı. Öncelikle, ordudan firarın önlenmesi için tedbirler alındı. Milli ordunu güçlendirilmesi için, imkanlar seferber hale getirildi. Ağdere, Goranbey, Gedebey, Laçin ve Cebrail bölgesinin köyleri Ermeniler’den kurtarıldı. Çok geçmeden ordu yeniden insiyatifi Ermeniler’e kaptırdı. 1992 Eylül ayında Haydar Aliyev Elçibey’in daveti üzere Nahcıvan’dan Bakü’ye geldi. Meclis başkanı oldu ve Ebülfez Elçibey görevini bırakarak Keleki’ye gitti. Suret Hüseyinov ve Rahim Gaziyev’in ihanetleri artık belgelenmiştir. Bu arada Halk Cephesi başkanlığı görevini vekaleten Tofik Seyidoğlu yürütüyordu. Halk Cephesi artık hükümetin bir ortağı gibi bütün işlere karışıyor, nazır tayin ediyor, görevden alıyor, önemli mevkilere adamlarını yerleştirmek için uğraşıyordu. Cephenin içi ve dışı eli silahlı militanlarla doluydu. Bu tip hareketler maalesef halkın tepkisini çekiyordu. Cephe, gençlerdeki desteğini de kaybetmişti. Oradan nasiplenenler ve idealistlerden başka kimse cephenin iyiliğinden söz etmiyordu. Şikayetler artınca, Elçibey Cephe Genel Kurulunu topladı. Başkanlığa Ferec Guliyev’i getirdi. Fakat hiçbir şey değişmedi. Ülkenin ekonomik şartları gittikçe ağırlaştı. Ekmek kuyrukları oluşmaya başladı. Petrol üreticisi, rafineri sahibi bir ülkede benzin bulunmaz oldu. Çıkarılan Azerbaycan milli parası hızla değer kaybetmeye başladı. Bütün bunlar iktidarının daha altı yedi ayını doldurmamış Elçibey’i çok zor duruma sokuyordu. Halkın nezdindeki itibarını düşürüyordu. Fakat işleri düzeltebilecek bir gayret maalesef cepheden gelmiyordu. Meclis komünistlerin kontrolü altındaydı ve Siyasi ve askeri vaziyetin gerginliği yüzünden parlamento seçimleri de yapılamıyordu.       AHC iktidarıyla devletin siyasi yapısına demokratik ve milletçi ideolojinin sunulması şu şekilde özetlene bilir:                                                                                                                                                                               A. Demokratik kuruluş ve yönetim açısından işlemler:                                                                                 A.1. Azerbaycan’da ideolojik olarak birbirinden ayrılan siyasal partilerin kurulması ve siyasette farklı seslerin duyulmaya başlaması 1992 yılında demokratikleşme sürecinin başlamasıyla gerçekleşmiştir. Parlamentoda, yeni yasa standartları bakımından Avrupa ülkelerindeki benzeri yasalardan geri kalmayan “Siyasal Partiler Yasası” çıkarılmıştır.                                                                                      A.2. Azerbaycan’daki cumhurbaşkanı seçimlerinde halkın oylaması ile sahtekarlık olmadan ve rakiplere karşı siyasi oyunlar kurmadan neticeye gidilmesi.                                                                                             A.3. AHC’nin iktidara geldiği zamana kadar iktidardakilere sağladığı destekler doğrultusunda muhalefetin yalnız iktidara gelme fonksiyonuna sahip olmadığını göstermiş olması.                                      A.4. Önlemeyen siyasi, ekonomik ve sosyal sorunlar karşısında iktidarını korumağa çalışmaması hiçbir talep olmamak üzere istifaya etmesi. Aslında bu tür hareket bazen batı devletlerinde bile görülmemiştir- yani kazanılan hak olarak görülen yüksek derece devlet makamının kendiliğince ve kolayca sahibi olduğu kişi tarafından terk edilmesi. Gürcistan eski cumhurbaşkanı Şvernadse Elçibey’in hakimiyeti zamanı Bakü’ye geldiğinde hiçbir sivil savaşın çıkmamış olduğuna ve kardeş savaşından çekinildiğinden garipsinmiş olduğunu dile getirmiştir.                                                   A.5. Azerbaycan’ın Birleşmiş Milletler Teşkilatına üye olması yanı sıra nitekim Avrupa insan hakları konferansına katılması ve demokrasi prosedürlerini anayasa metni üzere kabul etmiş olması; B. Milli ideolojinin ‘’kamunun damarlarına’’ geri getirilmesi:                                                                      B.1. Uzun zaman dininden soyutulmuş insanların İslam sancağı altında birleşmiş olduğunu ve bu şekilde düşmana karşı savaştığını hatırlatmış oldu.                                                                                                   B.2. SSCB öncesi İran bağımlı millet olduğumuza ve Azerbaycan Türk devleti tarihinin unutturulmuş olmasına karşı Eski Turan kavramlarının gündeme getirilmiş olması ve bunun üzerinden yapılan yanlış stratejik belirlemeler:                                                                                                                                    B.2.1. Çinin turan kavramını haz etmemesi sonucu Karabağ savaşı zamanı karşılıksız Ermenistan’a silah ve  roket verilmesi yardımında bulunması;                                                                                       B.2.2. Rusya ve İran’ın açık  düşmanlığına yol açmış olması sonucu bölgede yabancıların sürekli baskısına maruz kalmaya başlattı.                                                                                                               B.3. Güney Azerbaycan bağımsızlık taleplerinin Azerbaycan bağımsızlığı öncesinden AHC tarafından dile getirilerek geçmiş birlikteliğin hatırlatılması ve aslında yeni sorunlar yol açmış olması:         B.3.1. Çoğunluk olan güneyli  kardeşlerden destek beklenmesi amaçlıydı ama tam aksine İran’ın bölgede provokasyonlarını artırmasıyla sonuçlandı. Sivil kargaşada Rusların yanı sıra İran’ın da parmağının olması belgelerinin olması buna sübuttur.                                                                                                    B.3.2. İran’ın Ermenilerle işbirliğine gitmesi ve Ermenistan’a gizli yardımların edilmesi;                              B.3.3. İran’ın Dağlık Karabağ savaşı zamanı kaçkın düşen Azerilere sınırları bağlaması yalnız güney kardeşlerimizin ısrarı sonrası açılması;                                                                                                                     B.3.4. İran’ın ülkeyi kendi mezheplerine uygun dini bilinçlendirmeye götürme taktiğini uygulaması ;                                                                                                                                                                                 B.4. Türkçülük ideolojisinin İslamcılık ve milli yöresel ideolojiden (Azerbaycançılık) daha üstte yer almış olması ve bunun iç parçalanmaya götürmesi:                                                                                                       B.4.1. iç etniklerin Yahudi, Talış, Avar, Tat ve diğer etnik toplulukların bağımsızlık harekatlarına ve milli bütünlüğü sarsacak sorunlara yol açması;                                                                                            B.4.2. zaten devam eden Ermeni bağımsızlık taleplerine bunun bahane niteliği kazandırmış olması;                                                                                                                                                                                                   B.4.3. Türkiye ile strateji anlaşmasının ‘’Ermenistan’ı bloke etmek yani kuşatmak gibi algılamaya yol açması sonucu ABD bölgeye yardımlara ilişkin 907.ci bendin Azerbaycan yardımlar kısmını kaldırmış olması ve ABD desteğinin de böylece kaybedilmesi;                                                                        Elçibey’in şu cümlesini hatırlatmağa gerek vardır: ‘’ cumhurbaşkanlığının 4 ya 5 yıllığına devr edilmesi boşuna düşünülmemiştir ve amaç malum kişinin ve ya grubun strateji belirlemesi içindir’’                                                                        
               
AZERBAYCAN’DA MİLLİ SİYASİ YAPILANMANIN HAYDAR ALİYEV DÖNEMİ OTURUŞMUŞ SİSTEM HALİNE GELİŞİ VE DEĞİŞİKLİKLERİN ÖNEMİYETİ.
               
Elçibey Yönetimi, eski sisteme ve Ermeni işgaline karşı yaygın tepkiden kaynaklanan bir harekete dayanması nedeniyle bazı sorunlar taşımaktaydı. Öncelikle hareket iyi bir muhalefet örgütüydü, ancak ülkede, gerçek anlamda bir siyasal iktidara sahip olup olmadığı tartışmalıydı. Eski rejimin uzantısı olan yaygın bir sivil ve askeri bürokrasi üzerinde etkinliği bulunmuyordu. Daha iktidarın ilk günlerinde Rusya yanlısı ve hareket karşıtı üst düzey bürokratların, hatta bakanların engelleme girişimleriyle karşılaşıldı. Buna paralel olarak Elçibey, KP bağlantısı olmaması, Rus karşıtı kimliği ile tanınması ve Rusya’nın etki alanından çıkmaya yönelik politikalara verdiği destek nedeniyle Moskova tarafından oldukça soğuk bakılan bir isimdi. 26 Mayıs 1993’te ülkedeki 80.000 Rus askerinin Azerbaycan’dan çıkartılması kararı alındı. Kiril alfabesi kaldırılarak Latin harflerinin kullanımına geçildi. Bunlar Rusya’nın etki alanından çıkmaya yönelik önemli girişimlerdir. Rusya açık bir biçimde Elçibey yönetimini devirmek yönünde politika izledi. Rus ordusunun Azerbaycan’dan ayrılırken Azerbaycan ordusuna bırakması gereken silahları, 1993 yılında hükümet karşıtı darbeyi başlatacak olan Suret Hüseyinov komutasındaki milis güçlerine bırakması, Rusya’nın tavrı konusunda dikkat çekici bir örnektir. Rus Ordusu, Elçibey döneminde Ermeni işgalcilere yönelik desteğini açık birbiçimde sürdürdü. Elçibey yönetiminin bürokrasi üzerinde etkinlik kurma ve özellikle milis güçlerin silahsızlandırılarak merkezi ordu otoritesine bağımlı kılınmalarına yönelik girişimleri birer savaş beyi haline gelmiş milis liderlerinin tepkisini çekti. Gelişmeler bu kişilerin bir kısmının Rusya ile sıkı ilişkiler geliştirdiklerini de gösterecektir. Bu isimlerden hiç şüphesiz en dikkat çekeni Suret Hüseyinov’dur. Suret Hüseyinov, gerçekte bir asker değildir. Sovyet yönetimi döneminde Gence’deki bir yün fabrikasının yöneticisi olan Hüseyinov, bağımsızlık sürecinde önemli ekonomik güce ulaşmış ve Gence’de üstlenmiş bulunan 104. Hava Nakliye Birliğinin Rus komutanları ile yakın ilişkiler kurmuş bir kişiydi ve iç savaş sırasında de facto olarak Albay rütbesiyle Dağlık Karabağ’da Azeri birliklerinin komutanlığına atanmıştı. Elçibey yönetimi, Hüseyinov’un bölgede geliştirmiş olduğu ilişkilerden rahatsızlık duymaktaydı ve onu savaştaki başarısızlıkları gerekçe göstererek Savunma Bakanı Gaziyev’le birlikte (her ikisi de Gence’lidir) görevden aldı. Buna rağmen Hüseyinov bölgede bir savaş beyi olarak etkinliğini korumaktaydı. Fiilen Gence bölgesini yöneten bu kişi, belirtildiği gibi aynı zamanda çekilen Rus birliklerinden önemli ölçüde silah edinmiş ve kendisine bağlı birlikleri bu silahlarla donatmıştı. Mayıs 1993’te isyan başlatan Hüseyinov, bazı bölge milletvekillerini rehin aldı ve üzerine gönderilen birlikleri yenerek, iki, üç bin kişilik bir güçle Bakü’ye doğru ilerlemeye başladı. Hüseyinov, açık bir biçimde AHC’nin ve hükümetin meşruiyetini kaybettiğini ve devrilmesi gerektiğini ifade ediyordu. Elçibey bu ortamda Nahçıvan Yüksek Sovyeti Başkanı Haydar Aliyev’i Meclis Başkanlığına atadı ve kısa bir süre sonra da Bakü’yü terk ederek Nahçıvan’a gitti. Bu şekilde Aliyev, anayasal olarak Elçibey’in yetkilerini üstlenmiş oldu. Aslında yaşanılanlar bir hükümet darbesinin ilk aşamasıdır. Aliyev, Bakanlar Kurulunu görevden aldı, Suret Hüseyinov’u başbakanlık ve savunma bakanlığı görevlerine atadı. Daha sonra bu yapılanlara meşruiyet kazandırmak amacıyla Temmuz 1993’te Elçibey hükümeti ile ilgili bir referanduma gidildi ve %97 oranında bir güvensizlik oyu ile hükümet düşürüldü. Ekim 1993’te yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise, iki göstermelik adayla yarışan Haydar Aliyev oyların %99’unu alarak Azerbaycan Devlet Başkanlığı görevine seçildi. Ağır bir baskı altında, Hüseyinov’un silahlı güçlerinin Bakü’de olduğu bir ortamda yapılan bu seçimler kalıcı Aliyev iktidarını da başlatmış oluyordu. Haydar Aliyev 1923 yılında bir işçi ailesinin çocuğu olarak doğdu. Kariyerini Sovyet istihbarat örgütlerinde yükselerek yaptı. 1967’de KGB’nin Azerbaycan bürosunun başkanlığına getirildi. 1969’da Brejnev’in tasfiye operasyonu sonucu AzKP’nin Birinci Sekreterliği görevine getirildi. Afganistan’ın işgali sürecinde Brejnev’e açık destek verdi. 1982-1987 yılları arasında Bakanlıklar Sovyeti’nin üyeliğini yürüttü. Bu yükseliş Gorbaçov iktidarı döneminde durdu. Aliyev 1987’de Politbüro’dan çıkartıldı ve tekrar Azerbaycan’a Parti Sekreteri olarak atandı. Muttalibov döneminde yıldızı sönen Aliyev, 1990 yılında doğum yeri olan ve güçlü aile bağları ile desteklendiği Nahçıvan’a gitti. 1991 yılındaki başarısız darbe girişiminden sonra bağımsızlık yanlısı bir söyleme yöneldi. Aynı yıl Nahçıvan Yüksek Sovyeti Başkanlığına getirildi. Hüseyinov’un gerçekleştirdiği darbe sırasında bu görevi yürütmekteydi. Aliyev döneminde Azerbaycan siyasal açıdan iki ana evrede incelenebilir. Bunlardan ilki Aliyev’in, bağımsızlık süreci ve sonrasında yaşanan ve Rusya tarafından olumsuz değerlendirilen gelişmeleri dizginleyerek, Rusya’nın Azerbaycan’a yönelik stratejilerini yumuşatma girişimleri çerçevesinde şekillenmiştir. Aliyev bu politik girişimlerle, cephede ülkesi aleyhine dönen durumu Rusya’nın yardımı ile düzeltmek niyetini taşımaktaydı. İç politikada AHC ve diğer muhalif oluşumlar üzerinde baskı kurulması, Elçibey döneminde Batılı şirketlerle imzalanan petrol anlaşmalarının askıya alınması, yine bu şirketlerin faaliyetlerinin durdurularak, banka hesaplarının dondurulması, Moskova ziyareti sırasında BDT’ye üyelik isteğinin Rus yetkililere iletilmesi, bu beklentinin sonucunda şekillenmiş girişimlerdir. Ancak bu girişimlerin hiç biri beklenen Rus desteğini sağlayamadı. Aliyev buna rağmen Aralık 1993’te son derece hazırlıksız ve düzensiz birlikler ile cephede karşı bir saldırı başlatarak konumunu güçlendirmeye çalıştı. Bir yerde, cephede elde edilecek bazı başarıların Rus desteğini sağlama konusunda kendi elini güçlendireceğini umuyordu. İki ay süren bu saldırılarda Azeri ordusu sekiz bin kayıp verdi ve görünür hiçbir başarı elde edilemedi. Askeri başarısızlık, dış politikada Rusya karşısında Azerbaycan’ı daha zayıf bir konuma düşürürken, Aliyev Rusya merkezli bir dış ve iç politikanın kendileri için çözümleyici sonuçlar doğurmadığını yakından gördü. Rusya güçlenen konumunu kullanarak 4-5 Mayıs 1994’te tarafları bir araya getirdi ve Bişkek Protokolü’nün imzalanmasını sağladı. Bu protokol cephedeki durumda bir değişiklik yapmadan doğrudan ateşkes sağlanmasını öngörüyordu. Ateşkes antlaşmasının altında ayrılıkçı Ermeni liderlerinin de imzalarının bulunması, Azerbaycan açısından büyük bir tavizdi. Antlaşma Azerilerin cephedeki kayıpları konusunda hiçbir çözüm getirmiyor ve fiilen bütün Karabağ bölgesi ve çevresindeki sekiz rayon Ermenistan’ın denetimine girmiş oluyordu. Aliyev yönetiminin Rusya ile ilişkileri onarma ve geniş bir karşı saldırı başlatma yönündeki girişimlerinin ülkenin siyasal hayatına yansıması, muhalif basın ve siyasal liderler üzerinde giderek artan bir baskının kurulmasıdır. 1994 yılında ülkede geniş çaplı bir sansür uygulaması başlatıldı. Muhalif gazeteler doğrudan sansür uygulamasının yanı sıra, kâğıt kısıtlaması, teknik malzemelere el konulması gibi dolaylı yöntemlerle baskı altında tutuldu. 1994 Bişkek Protokolü muhalefetin sesini yükseltmesine neden olduysa da sert biçimde bastırıldı.Çok sayıda siyasi lider tutuklandı. Başarısız askeri harekât ve Rusya’nın tavrında görünür bir değişiklik sağlanamaması Alivey’in dengeleme politikasına yönelmesine neden olacaktır. Aliyev yaşanan bu gelişmelerden sonra, Batı ve buna paralel olarak Türkiye ile olan ilişkileri düzeltme, ancak bunları Rusya’yı gücendirmeden yapma yönünde bir politika izlemeye başladı. Rusya yanında, AGİT ve Avrupa Konseyi düzeyindeki girişimler, petrolün batıya transferi konusunda Batılı şirketlerle işbirliğinin, Rusya’nın çıkarları göz ardı edilmeden, yeniden oluşturulması, Türkiye’nin bu sürece dâhil edilmesi gibi gelişmeler yeni dış politikanın yansımaları olarak gündeme geldi.
Dış politikadaki bu değişim iç siyasal gelişmelerde kısa zamanda yansımasını buldu. Çalışmalarını Gence’den yürüten Başbakan ve Savunma Bakanı Suret Hüseyinov Ekim 1994’de, bu kez Aliyev iktidarına yönelik ikinci darbe girişimini başlattı. Darbe girişiminin 20 Eylülde Batılı şirketlerle imzalanan petrol antlaşmasının hemen sonrasında gerçekleştirilmesi dikkat çekicidir. Ancak Hüseyinov’un Elçibey’e yönelik darbesinde tarafsız kalan ordu, bu kez Aliyev’den yana tavır aldı. Darbecilerin Bakü kanadının sorumlusu Ruşen Cevadov’un bu koşullar altında direnişten vazgeçerek yönetimin tarafına geçmesiyle, Hüseyinov yalnız kaldı ve darbe başarısızlıkla neticelendi. Hüseyinov Rusya’ya kaçmak zorunda kaldı. Aliyev yönetimine karşı ikinci darbe girişimi, 13 Mart 1995 tarihinde, ilk darbe girişiminde saf değiştiren Ruşen Cevadov’a bağlı birlikler tarafından gerçekleştirildi. İlk darbe girişiminde olduğu gibi, 13 Mart darbe girişimi de ordunun Aliyev’den yana tavır alması, AHC’nin tarafsız kalması sonucunda başarısızlıkla sonuçlandı ve Cevadov öldürüldü. Azeri yetkililer bu ikinci darbe girişimi nedeniyle Türkiye’yi suçlarken, bazı Türk vatandaşları darbe girişimine katıldıkları suçlaması ile tutuklandı ya da sınır dışı edildiler. Her iki darbe girişimi de savaş koşulları altında şekillenen siyasal rejimin iyice otoriter bir görünüm kazanmasına hizmet etti. Seri tutuklamalar, sansür ve sürgün uygulamaları, Aliyev’e siyasal rakiplerini tasfiye fırsatı tanıdı. Cevadov’un teslim olmak istemesine rağmen öldürülmesi, Hüseyinov gibi başbakanlık yapmış ve iki kez darbe girişiminde bulunmuş birinin tutuklanmış olmasına rağmen hapisten kaçarak Rusya’ya gidebilmesi, yine ilk darbe girişiminin hemen öncesinde Aliyev’in bazı muhaliflerinin ülkenin en iyi korunan hapishanesinden kaçabilmeleri, Azerbaycan’ın o günkü karışık siyasal atmosferini yansıtması ve oynanan politik oyunların boyutlarını göstermesi açısından dikkat çekici verilerdir. Bu kaygan siyasal zeminde, 1991-1994 yılları arasında, olağanüstü savaş ve iç karışıklıkların baskısı altında ülkedeki siyasal sistem şekillenmiştir. Belirtildiği gibi 50 kişilik küçük bir meclis cumhurbaşkanının gereksinim duyduğu yasaların çıkartılmasına meşruiyet sağlayan bir yardımcı organ işlevi edinmiş, otoriter başkanlar yasama sürecini bu organ eliyle kontrol edebilmişlerdir. Ordu henüz tam anlamıyla kurumsallaşmadığından milis güçlerin ağırlığı artmış, yerel otoriteler birer savaş beyi görüntüsüne bürünmüşlerdir. Aynı yıllar arasında üç askeri darbe girişiminin yaşanmış olması otoriter rejimi desteklemiştir. Yürürlükte olan eski Sovyet Anayasası da benzer şekilde yürütmenin ülkedeki baskın rolünü pekiştirmiştir. Seçimlerin sürekli olarak ertelenmesi de parlamentonun rolünü silikleştirmiş, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin önem kazanmasına neden olmuş, dolayısıyla kişi merkezli otoriter siyaseti beslemiştir. Ülkedeki otoriter eğilimi besleyen diğer bir unsur ayrılıkçı Ermenilerle ve Ermenistan’la girilen savaşın siyasal alanda başarılı kabul edilmenin ve yönetimin meşruiyetinin temel belirleyicisi olmasıdır. Askeri başarısızlıklar siyasal iktidarın kaybedilmesi gibi bir sonuç doğurabileceğinden, sürekli askeri kayıplar karşısında otoriteler, iktidarı kaybetmemek için içeride muhalefet üzerinde baskı kurmaya yönelmişlerdir. Bütün bunlara uluslararası alanda yaşanan nüfuz girişimleri de eklendiğinde Azerbaycan’da, sahip olunan kültürel, siyasal ve ekonomik avantajlara rağmen, demokratik esaslara göre işleyen bir siyasal sistem oluşturulamamıştır. Azerbaycan’da siyasal sistemin yapılanması konusunda yapılan analizlerde bu dönem hızla geçilmektedir. Oysa ele alınan olaylar zincirinin siyasal rejimin şekillenmesindeki etkileri, aşağıda değinileceği gibi, çok büyük olmuştur. Aliyev iktidarının şekillenmesinde belirleyici olan diğer bir dinamik, önceki iki cumhurbaşkanının da ülke sorunları karşısında güçlü bir liderlik sergileyememiş olmalarıdır. Bu durum güçlü bir başkanlık rejimi altında devlet istikrarının sağlanması beklentilerini güçlendirmiştir. Liderin iç ve dış gelişmelere hâkimiyeti ve bu gelişmelerin yönetiminde hâkim bir imaj sergilemesi yeterlilik ve meşruiyet açısından öne çıkan bir olgu olmuştur. Buna paralel olarak ülke otoriteleri, kendilerine yönelik herhangi bir muhalif eleştiri karşısında ustalıkla istikrarın koruyucusu imajlarını kullanmışlardır. İstikrarsız döneme tekrar dönülebileceği korkusu siyasal lider tarafından sıklıkla vurgulanan, işlenen bir konu olmuştur. İstikrarı bozan iç ve dış düşmanlar Yeni Azerbaycan Partisi (YAP) içinde toplanmış siyasal seçkinler tarafından sıklıkla kullanılan bir etiketlemedir.  Ülkenin bugünkü siyasal rejimini şekillendiren 1995 tarihli Anayasa, Aliyev’in 1994 sonrasında oluşturmaya çalıştığı denge politikası içinde Batıyı sürece dâhil etme yönündeki değişimin sonucunda şekillenmiştir. 12 Kasım 1995’te ilk çok partili parlamento seçimleri yapılmış ve aynı tarihte yeni Azerbaycan Anayasası halk oylaması sonucunda kabul edilmiştir. AHC merkezinin kapalı, Müsavat Partisi lideri Kamber’in tutuklu olarak mahkemesinin yapıldığı bir ortamda ve ağır bir manipülasyon altında geçen 1995 parlamento seçimlerinde 124 üyeli parlamentonun 89 üyesi Aliyev’in partisi Yeni Azerbaycan Partisi adayları arasından seçilmiştir. Ayrıca iktidar ile yakın bağlara sahip 21 bağımsız milletvekili de parlamentoya girmiştir. Bu dağılım içinde parlamentoda muhalefet ancak %10 oranında bir temsil gücüne ulaşabilmiş, ikinci seçimlerin yapıldığı 2000 yılına kadar Aliyev, Azerbaycan Meclisini kontrol edebilecek güce ulaşmıştır. Üyelerinin tamamı Aliyev tarafından atanan Merkez Seçim Komisyonu’nun (MSK) başvuruda bulunan 1200 adaydan yalnızca 392’sine seçimlere girme izni vermesi de seçimlerin niteliği hakkında diğer bir göstergedir. Bu bölümde ayrıntısı ile ele alacağımız 1995 tarihli Azerbaycan Anayasası, ülkedeki bu arka planın bir yansıması olarak siyasal rejimi şekillendirmiştir.                                                                                                                                                                  12 Kasım 1995 yılında referandum yoluyla kabul edilen Azerbaycan Anayasasının hazırlanmasına 1991 yılında başlanmıştır. (Azerbaycan gazetesi 10 kasım 1996). 27 Kasım 1995 yılında yürürlüğe giren Azerbaycan Anayasası Devlet Başkanı Haydar Aliyev’in başkanlığında uzmanlar kurulundan oluşan bir “Anayasa Komisyonu” tarafından hazırlanmıştır. (Azerbaycan gazetesi 11 Kasım 1995). Anayasa komisyonu altı ay çalışmıştır. Azerbaycan Anayasası 1991 yılında kabul edilen Bağımsızlık Beyannamesinden esinlenerek hazırlanmıştır. Bu bakımdan genel olarak ifade edersek anayasayı pozitif yönden karakterize eden esas öğeler, insan hak ve özgürlüklerine geniş yer vermesi, devlet otoritesini Sovyet rejiminin sınırsız merkezileştirmenin aksine yasama, yürütme ve yargı erklerine bölmesi ve yerel yönetim anlayışının benimsenmiş olmasıdır. (Demokratik Seçkilere Yardım Merkezi 1999). “Genel Esaslar” bağlığı taşıyan birinci bölümün ilk maddesinde: “Azerbaycan Devletinde egemenliğin tek kaynağı Azerbaycan halkıdır” denilmek suretiyle Azerbaycan’ın bir Cumhuriyet olduğu belirtilmiştir. (Azerbaycan Cumhuriyeti Anayasası 2009). 7. maddede ise devletin esasları belirtilmiştir. Bu maddenin I. fıkrasında Azerbaycan Devleti; demokratik, hukuk kuralları ile yönetilen, laik ve üniter  bir Cumhuriyettir ibaresi yer almaktadır. Aynı maddenin III. fıkrasında ise “Azerbaycan Cumhuriyetinde devlet egemenliği kuvvetler ayrılığı prensibine dayanır” denilmektedir.               -Yasama yetkisini Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Meclisi kullanır.                                                                             -Yürütme yetkisi Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na aittir.                                                     -Yargı yetkisini Azerbaycan Cumhuriyeti Mahkemeleri yerine getirir.                                   Burada bir hususu belirtmemiz gerekiyor ki, Azerbaycan Cumhuriyeti üniter devlet yapısına sahip olmasına rağmen bünyesinde bir Özerk Cumhuriyet bulundurmaktadır. Anayasanın 134. Maddesine göre Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Azerbaycan Cumhuriyetine bağlı Özerk devlettir. Genel olarak bakarsak Azerbaycan Anayasası hem başkanlık sisteminin özelliklerini taşımaktadır, hem de güçlü yürütme ilkesinden hareket etmektedir. Oluşturulan sistem tam olarak A.B.D modelinin kopyası olmayıp kendine özgü özelliklere sahiptir. Aslında sadece Azerbaycan değil, eski Sovyet Cumhuriyetlerinin çoğunda bu sistem benimsenmiştir. Bunun da sebebi bu ülkelerin uzun zaman tek partiyle yönetilmeleri ve parlamenter geleneklere sahip olmamalarından kaynaklanmaktadır. Anayasanın ikinci bölümünde temel insan hak ve özgürlüklerine geniş yer ayrılmış olup, devletin yüksek amacının insan ve vatandaş hak ve özgürlüklerinin sağlanması olduğu açıkça ifade edilmiştir. Herkese serbest toplanma özgürlüğünün verilerek, tüm vatandaşlara toplumun siyasal yaşamına ve devletin yönetilmesine katılım hakkı anayasal güvence altına alınmıştır.(Rehimli 2006: 58) Anayasa aynı zamanda çok geniş sosyal haklar da tanımıştır. Buna göre çalışma hakkı (m.35), grev hakkı (m.36), dinlenme hakkı (m.37), sosyal teminat hakkı (m.38), konut hakkı (m.43), gibi geniş sosyal haklar sayılmıştır. Anayasanın bir başka özelliği de katı anayasa olmasıdır. 152. maddeye göre: “Anayasa metninde değişiklik sadece referandum yoluyla yapılabilir.” Ayrıca anayasanın 155. maddesine göre, 1, 2, 6, 7, 8 ve 21. maddelerin değiştirilmesi ve 3. faslın tümünün sınırlandırılması referandum yoluyla dahi mümkün de_ildir.2 Aynı zamanda Azerbaycan Anayasası, anayasanın üstünlüğü prensibini açık bir şekilde kabul etmiştir. Anayasanın 147. maddesine göre: “Azerbaycan Cumhuriyeti Anayasası, Azerbaycan Cumhuriyetinde en yüksek hukuki güce sahiptir ve yasama sisteminin temelidir.” Bu maddenin geçerliliğini sağlamak için anayasaya aykırı kanunlar veya işlemleri iptal edebilecek bir kamusal kurum bulunmalıdır. Anayasa bu durumu göz önüne alarak demokrasiye geçit aşamasının temel taşlarından olan Anayasa Mahkemesini öngörmüştür.                               Yukarıda da belirttiğimiz gibi 18 Ekim 1991 yılında kabul edilmiş Azerbaycan Cumhuriyeti Bağımsızlık Beyannamesinin 13. maddesinin 3. fıkrasına göre: “Yüce yürütme yetkisi Azerbaycan Cumhurbaşkanına mahsustur”. Aynı zamanda 1995 yılında kabul edilen Azerbaycan Anayasasının 7. 8. ve 99. maddelerine göre Azerbaycan Cumhurbaşkanı hem Devlet Başkanı hem de yürütmenin bağıdır. Kısacası Azerbaycan, Anayasası uyarınca güçlü bir başkanlık sistemiyle yönetilir. Başkan halk tarafından genel seçimle doğrudan seçilir, görev süresi 5 yıldır. Azerbaycan Anayasasının 100. maddesine göre, yaşı 35-ten aşağı olmayan, Azerbaycan Cumhuriyetinde 10 yıldan fazla temelli yaşayan, oy kullanma hakkına sahip olan, mahkumiyeti bulunmayan, çifte vatandaşğı olmayan, yüksek okul mezunu Azerbaycan Cumhuriyeti vatandaşı Cumhurbaşkanı seçilebilir. Seçmenlerin %25-i seçimlere katılıp oy kullanırsa seçim baş tutmuş sayılır ve seçimlere katılan seçmenlerin %50+1’nin oyunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilir. İlk turda bu oya ulaşamayan en fazla oy almış iki aday arasında ikinci tur seçim düzenlenir. İkinci turda en fazla oy alan aday Cumhurbaşkanı seçilir. Anayasaya göre 14 gün içinde Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı seçim sonuçlarını resmen ilan eder ve bundan sonra 3 gün içinde Cumhurbaşkanı yemin eder ve resmen göreve başlar. (Eskerov, Nesirov 2003: 211). Anayasanın 109. maddesinde Azerbaycan Cumhurbaşkanının devlet ve yürütmenin başı olarak ikili statüden kaynaklanan yetkileri sayılmıştır. Maddede ülke dahilinde devletin yüce temsilcisi gibi Cumhurbaşkanının yasama, yürütme, yargı ve dış ülkelerle ilişkilerde yetkileri belirtilmiştir. Aynı zamanda devlet başkanı baş kumandan gibi savunma ve güvenlik alanında ülkenin iç ve dış güvenliğinin sağlanmasından sorumlu olup Azerbaycan Milli Meclisinin onayı ile savaş ve barış ilan etme yetkilerine sahiptir. (Ceferov 2004: 382). Cumhurbaşkanının yasama ile ilgili yetkileri: “Milletvekili seçimlerinin yapılma zamanını belirtmek, Millet Meclisine kanun tasarısı sunmak, kanunları imzalayıp yayınlamak, veto hukukunu kullanmak, Anayasa mahkemesi, Yargıtay ve Uyuşmazlık mahkemelerine hakem adaylarını atanmaları için Milli Meclise sunmak, baş savcının adaylığını Milli Meclise sunmak, Milli Meclisin onayı ile Başbakanı atamak, Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Bankası Yönetim Kurulu üyelerinin göreve atanmaları ve görevden azledilmeleri için Milli Meclise yazılı beyanat göndermek, Azerbaycan Cumhuriyeti Askeri Doktrinini Milli Meclisin onayına sunmaktır”. Cumhurbaşkanının hükümetin faaliyeti ile ilgili yetkileri: “Milli Meclisin onayı ile Başbakanı atamak, Bakanlar Kurulu toplantılarına başkanlık etmek, Bakanları göreve atamak ve azletmek, Bakanlar Kurulunun çalışma kurallarını onaylamak, Bakanlar Kurulunun hazırladığı devlet bütçesini Milli Meclise sunmak, Bakanlar Kurulunun istifası hakkında karar kabul etmektir”. Cumhurbaşkanının dış siyaset, milli güvenlik ve savunma ile ilgili yetkileri: “Ülkeni içeride ve yurt dışında temsil etmek, yurt dışında görev yapacak Büyükelçileri atamak ve dış ülkelerde diplomatik temsilciliklerin açılması için Milli Meclise yazılı beyanat göndermek, uluslararası antlaşmaları imzalamak, uluslararası antlaşmaları ratifikasyon  etmek için Milli Meclise sunmak, baş kumandan olarak Milli Meclisin onayı ile olağanüstü hal ve sıkıyönetim ilan etmek, ülkenin askeri doktrinini onaylamak (2 Anayasanın 1. maddesi-iktidarın Kaynağı, 2. maddesi-Halkın Egemenliği, 6. maddesi-iktidarın Seçim Dışı Yollardan Ele Geçirilmesinin Yasaklanması, 7. maddesi- Cumhuriyetin Niteliği , 8.maddesi- Azerbaycan Devletinin Başı, 21.maddesi-Devletin Dili, 3. Fasıl ise-Temel Hak ve Özgürlükler Bağlığı Taşımaktadır.) Milli Güvenlik şurasını oluşturmaktır”. Milli Güvenlik şurası 10 nisan 1997 yılında Cumhurbaşkanının Fermanı ile yaratılmıştır. Cumhurbaşkanlığı başkanlığında toplanan şuranın üyeleri Milli Meclis Başkanı, Başbakan, Cumhurbaşkanlığı Yürütme Aygıtının Başkanı, Dış ilişkiler üzere Devlet Müşaviri, Askeri işler üzere Devlet Müşaviri, Baş savcı, Dış işleri Bakanı, Savunma Bakanı, Milli Güvenlik Bakanı ve iç işleri Bakanından oluşmaktadır. Cumhurbaşkanının devlet kurumlarının faaliyetlerinin koordine edilmesi ile ilgili yetkileri: “Yürütme kurumlarının Anayasaya, kanunlara ve Cumhurbaşkanı fermanlarına aykırı kararlarını iptal etmek, devlet kurumları arasında çıkan uyuşmazlıkları çözmek, insan haklarının, egemenliğin ve ülkenin arazi bütünlüğünün korunması için gerekli düzenlemeler yapmak, bazı konuları referanduma sunmak, vatandaşlık konularını halletmek, onursal madalya ve adlar vermektir.                                                                                                                        Özetle H. Aliyev dönemi yapılan petrol anlaşmaları yanı sıra devletin uluslararası konumunu kalkındıracak nitekim uluslararası teşkilatlara üye olması ve hatta bazen ev sahipliyi bile yapmış olması siyasi yapıda canlanmaya ve aşağıdaki gibi değişimlere sebep oldu:                                                 1. Ülkenin ideoloji açısından daha yerel boyutu benimseyen kavramı kabullenmiş olması ve buna ‘’Azerbaycanlılık’’ ismiyle bilinmesi;                                                                                                                             2. Saf belirtmeyen ve daha çok tarafsız bir siyasi yapıda devlet haline gelmesi ve ABD yada Rusya ile karşılıklı antlaşmalara gitmesi;                                                                                                                                    3. Cumhurbaşkanlığın  anayasal çerçevede seçimlerde belirlenmesi yanı sıra demokratik uygulamaların kanunla tasdikin güncellenmesi;                                                                                                                            4. Vatandaş eşitliğine verilen aşırı önem üzerinden din ve devlet ilişkilerinin sınırlarının anayasa ile çizilmesi;














Giriş

Azerbaycan bağımsızlığını kazandıktan sonra, demokratik, laik ve üniter bir hukuk devleti olarak biçimlenmiştir. Yeni Anayasanın kabulü ile devlet yönetim sisteminde önemli değişikliklerin yapılmasına başlanılmış, etkili ve verimli çalışan yönetim sisteminin kurulması, geliştirilmesi yo-lunda önemli adımlar atılmış, devletin sosyal, siyasi, hukuki, ekonomik ve ideolojik fonksiyonlarının değişmesi ve gelişmesi gözlemlenmiştir. Bununla ilgili olarak eski rejimden kalma birçok kurum tasfiye edilmiş, modern yönetim sistemine ayak uyduracak yeni kurum ve kuruluşlar yara¬tılmış, yönetim sisteminin etkinliğini artırmak için birçok yasal düzenleme yapılmıştır/Bu yasal düzenlemelerden belki de en önemlisi Azerbaycan kamu personeli yönetim sisteminin esasını oluşturan Devlet Gulluğu Hak¬kındaki Kanun'un kabul edilip yürürlüğe girmesi olmuştur. Bu kanunun amacı "Azerbaycan Cumhuriyetinde kamu hizmeti alanında devletle dev¬let memurları arasında mevcut ilişkileri ve devlet memurlarının hukuki statüsü ile ilgili konuları düzenlemektir." Çünkü devletin vatandaşa gere¬ken hizmeti sunabilmesi etkili ve verimli çalışan kamu personeli yönetim sisteminin kurulması ve bu sistemin en önemli öğesi olan devlet memur-larının etkili faaliyetleri ile mümkündür. Aynı zamanda yetenekli insan¬lara görevlendirilmesi, görevde yükselmeleri, hakları, yükümlülükleri, denetimleri gibi konuları düzenleyen kamu personel sistemini işler hale getirmek ve yasalarla bunu

                Anayasal Sistem

1980'li yılların sonlarında Sovyetler Birliği'nde başlayan yumuşama dönemi ve arkasından Sovyet İmparatorluğunun çökmesi Doğu Avrupa ülkeleriyle eski Sovyet Cumhuriyetlerinin demokratikleşme sürecine gir¬melerinin yolunu açtı. Aslında bu, tarihte daha önce hiç görülmemiş bir süreçti. Çünkü otoriter rejimden liberal demokrasiye geçişin bazı örnekleri vardır, ama tarih, sosyalist bir devletin savaş sonucu yıkılmadan liberal demokrasiye geçme çabasına ilk kez tanıklık etmektedir. Bu nedenle hem Doğu Avrupa ülkelerinde hem de eski Sovyet Cumhuriyetlerinde siyasi istikrar ve demokrasinin yaşayabilirliğinin nasıl sağlanacağı, karşılaşılan en önemli sorundur.2
Sovyetler Birliği'nin yıkılmasıyla 18 Ekim 1991'de bağımsızlığını yeniden kazanan Azerbaycan Cumhuriyeti, bağımsızlığın ilk günlerinden itibaren demokratikleşme yolunda önemli adımlar atmıştır. Bunlardan ilki, yeni Azerbaycan Anayasası'nın yapılması oldu. Çünkü herhangi bir ülkede demokratik bir sistemi kurma ve demokratik kurumları yerleştir¬me yolunda en önemli adım anayasanın hazırlanmasıdır. Daha geniş an¬lamda söylersek, yeni bir anayasa, bir ulusun geçmişten açık bir biçimde kopup, yeni bir başlangıç yapmak durumunda kaldığı bir zamanda gerek¬li olmaktadır. Bu genel olarak kabul gören ihtiyacın bir zamanlar demir perdenin gerisinde varolmuş bulunan sosyalist devletten demokratik bir yönetime, liberal ekonomiye geçmekte olan ülkeler kadar açık bir örneği bulunmamaktadır.3
12 Kasım 1995 yılında referandum yoluyla kabul edilen Azerbaycan Anayasasının hazırlanmasına 1991 yılında başlanmıştır. Referanduma seç¬menlerin %86'sı iştirak etmiş ve oy kullananların %91,9'u Anayasanın kabul edilmesi yönünde oy kullanmıştır.4 Anayasanın hazırlanmasının bu kadar uzun süre almasının sebebi, ülkedeki siyasi istikrarsızlık olarak gös-terilebilir. 27 Kasım 1995'te yürürlüğe giren Azerbaycan Anayasası, Dev¬let Başkanı Haydar Aliyev'in başkanlığında uzmanlar kurulundan oluşan bir "Anayasa Komisyonu" tarafından hazırlanmıştır.5 Anayasa Komisyonu altı ay çalışmıştır.
Azerbaycan Anayasası 1991 yılında kabul edilen Bağımsızlık Beyannamesinden esinlenerek hazırlanır.  Bu bakımdan genel olarak ifade edersek Anayasayı pozitif yönden karakterize eden esas öğeler, insan hak ve özgürlüklerine geniş yer vermesi, devlet otoritesini Sovyet rejiminin sınırsız merkezleştirilmesinin aksine yasama, yürütme ve yargı erklerine bölmesi ve yerel yönetim anlayışının benimsenmiş olmasıdır.
"Genel Esaslar" başlığını taşıyan birinci bölümün ilk maddesinde: "Azerbaycan Devletinde egemenliğin tek kaynağı Azerbaycan halkıdır" denilmek suretiyle Azerbaycan'ın bir Cumhuriyet olduğu belirtilmiştir. 7. Maddede ise devletin esasları belirtilmiştir. Bu maddenin 1. fıkrasında "Azerbaycan Devleti; demokratik, hukuk kuralları ile yönetilen, laik ve üniter bir Cumhuriyettir" ibaresi yer almaktadır. Aynı maddenin 3. fıkrasında ise "Azerbaycan Cumhuriyetinde devlet egemenliği kuvvetler ayrılığı prensibine dayanır" denilmektedir:
Yasama yetkisini Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Meclisi kullanır.
Yürütme yetkisi Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına aittir.
Yargı yetkisini Azerbaycan Cumhuriyeti mahkemeleri yerine getirir.
Burada bir hususu belirtmemiz gerekiyor: Azerbaycan Cumhuriyeti üniter devlet yapısına sahip olmasına rağmen bünyesinde bir de Özerk Cumhuriyet bulundurmaktadır. Anayasanın 134. Maddesine göre Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Azerbaycan Cumhuriyetine bağlı özerk bir devlettir.
Genel olarak bakarsak Azerbaycan Anayasası hem başkanlık sisteminin özelliklerini taşımakta, hem de güçlü yürütme ilkesinden hareket etmektedir. Aslında sadece Azerbaycan değil, eski Sovyet Cumhuriyetlerinin çoğunda bu sistem benimsenmiştir. Bunun da sebebi, bu ülkelerin uzun zaman tek partiyle yönetilmeleri ve parlamenter geleneklere sahip olmamalarıdır. Anayasanın ikinci bölümünde temel insan hak ve özgürlüklerine geniş yer ayrılmış olup, devletin yüksek amacının insan ve vatandaş hak ve özgürlüklerinin sağlanması olduğu açıkça ifade edilmiştir. Herkese serbest toplanma özgürlüğünün verilerek, tüm vatandaşların toplumun siyasal yaşamına ve devletin yönetilmesine katılım hakkı anayasal güvence altına alınmıştır.
Anayasa aynı zamanda çok geniş sosyal haklar da tanımıştır. Bu çerçe¬vede çalışma hakkı (35. Madde), grev hakkı (36. Madde), dinlenme hakkı (37. Madde), sosyal teminat hakkı (38. Madde), konut hakkı (43. Madde) gibi geniş sosyal haklar sayılabilir.
Anayasanın bir başka özelliği de katı anayasa olmasıdır. 152. Madde¬ye göre: "Anayasa metninde değişiklik sadece referandum yoluyla yapıla¬bilir." Ayrıca Anayasanın 155. Maddesine göre, 1, 2, 6, 7, 8 ve 21. Mad¬delerin değiştirilmesi ve 3. faslın tümünün sınırlandırılması referandum yoluyla dahi mümkün değildir. Anayasanın 1. Maddesi iktidarın kaynağı,
2.            Maddesi "halkın egemenliği", 6. Maddesi "iktidarın seçim dışı yollar¬dan ele geçirilmesinin yasaklanması", 7. Maddesi "Cumhuriyetin niteliği", 8. Maddesi "Azerbaycan Devletinin Başı", 21. Maddesi "devletin dili" ve
3.            fasıl "temel hak ve özgürlükler" başlığını taşımaktadır.
Diğer taraftan Azerbaycan Anayasası, anayasanın üstünlüğü pren¬sibini açık bir şekilde kabul etmiştir. Anayasanın 147. Maddesine göre: "Azerbaycan Cumhuriyeti Anayasası, Azerbaycan Cumhuriyetinde en yüksek hukuki güce sahiptir ve yasama sisteminin temelidir." Bu madde¬nin geçerliliğini sağlamak için Anayasaya aykırı kanunlar veya işlemleri iptal edebilecek bir kamusal kurum bulunmalıdır. Anayasa bu durumu göz önüne alarak liberal demokrasiye geçiş aşamasının temel taşlarından olan Anayasa Mahkemesini öngörmüştür.
Anayasaya genel hatları ile değindikten sonra, burada bir hususu daha belirtmemizde yarar vardır: Azerbaycan yönetim sisteminde gere¬ken reformların hem ülkenin mevcut yapısına hem de Anayasaya uygun olarak yapılması gerekmektedir. Çünkü Başkanlık sistemini benimsemiş Azerbaycan devletinin yönetim sistemini Batı Avrupa ülkeleri yönetim sistemine uygunlaştırma çabalan burada yetersiz kalabilir. Azerbaycan'da Başkanlık sisteminin önemi ise hem ekonomik hem de yönetim alanında radikal kararların alınmasında kendini göstermektedir.
               















Siyasal Yapı
Devlet Başkanı

Yukarıda da belirttiğimiz gibi 18 Ekim 1991 yılında kabul edilen Azerbaycan Cumhuriyeti Bağımsızlık Beyannamesinin 13. Maddesinin 3. fıkrasına göre: "Yüce yürütme yetkisi Azerbaycan Cumhurbaşkanı'na mahsustur".10 Aynı zamanda 1995 yılında kabul edilen, devletin en önem¬li varlık nedenlerinden biri olan, daha doğrusu devleti hukuka bağlayan Azerbaycan Anayasasının 7, 8, ve 99. Maddelerine göre Azerbaycan Cum¬hurbaşkanı hem Devlet Başkanı hem de yürütmenin başıdır. Kısacası Azer¬baycan, Anayasa uyarınca güçlü bir başkanlık sistemiyle yönetilir. Başkan halk tarafından genel seçimle doğrudan seçilir, görev süresi 5 yıldır ve aynı şahıs ancak iki kez seçilebilir. Azerbaycan Anayasasının 100. Maddesine göre, yaşı 35'ten aşağı olmayan, Azerbaycan Cumhuriyeti'nde 10 yıldan fazla temelli yaşayan, oy kullanma hakkına sahip olan, mahkumiyeti bu¬lunmayan, çifte vatandaşlığı olmayan, yüksek okul mezunu olan bir Azer¬baycan Cumhuriyeti vatandaşı Cumhurbaşkanı seçilebilir. Seçmenlerin %25'i seçimlere katılıp oy kullanırsa seçim yapılmış sayılır ve seçimlere katılan seçmenlerin %50+1'nin oyunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilir. İlk turda bu oya ulaşamayan en fazla oy almış iki aday arasında ikinci tur seçim düzenlenir. İkinci turda en fazla oy alan aday Cumhurbaşkanı seçi¬lir. Anayasaya göre 14 gün içinde Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı seçim sonuçlarını resmen ilan eder ve takip eden 3 gün içinde Cumhurbaş¬kanı yemin eder ve resmen göreve başlar."
Anayasanın 109. Maddesinde Azerbaycan Cumhurbaşkanının devlet ve yürütmenin başı olarak ikili statüden kaynaklanan yetkileri sayılmıştır. Maddede ülke dahilinde devletin yüce temsilcisi olarak Cumhurbaşkanı¬nın yasama, yürütme, yargı ve dış ülkelerle ilişkilerde yetkileri belirtilmiş¬tir. Aynı zamanda Devlet Başkanı, başkumandan gibi savunma ve güven¬lik alanında ülkenin iç ve dış güvenliğinin sağlanmasından sorumlu olup Azerbaycan Milli Meclisinin onayı ile savaş ve barış ilan etme yetkilerine sahiptir.
Cumhurbaşkanının yasama ile ilgili yetkileri: "Milletvekili seçimle¬rinin yapılma zamanını belirtmek, Milli Meclise kanun tasarısı sunmak, kanunları imzalayıp yayınlamak, veto hukukunu kullanmak, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Uyuşmazlık Mahkemelerine hâkim atamalarını Milli Meclise sunmak, Başsavcının adaylığını Milli Meclise sunmak, Milli Meclisin onayı ile Başbakanı atamak, Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Ban¬kası Yönetim Kurulu üyelerinin göreve atanmaları ve görevden azledilme¬leri için Milli Meclise yazılı beyanat göndermek, Azerbaycan Cumhuriyeti Askeri Doktrinini Milli Meclisin onayına sunmaktır.
Cumhurbaşkanının hükümetin faaliyeti ile ilgili yetkileri: "Milli Mec¬lisin onayı ile Başbakanı atamak, Bakanlar Kurulu toplantılarına başkan¬lık etmek, bakanları ve devlet komiteleri başkanlarını göreve atamak ve azletmek, Bakanlar Kurulunun çalışma kurallarını onaylamak, Bakanlar Kurulunun hazırladığı devlet bütçesini Milli Meclise sunmak, Bakanlar Kurulunun istifası hakkında karar kabul etmektir."
Cumhurbaşkanının dış siyaset, milli güvenlik ve savunma ile ilgili yetkileri: "Ülkesini içeride ve yurt dışında temsil etmek, yurt dışında gö¬rev yapacak büyükelçileri atamak ve dış ülkelerde diplomatik temsilcilik¬lerin açılması için Milli Meclise yazılı beyanat göndermek, uluslararası antlaşmaları imzalamak, uluslararası antlaşmaları onaylanmaları için Milli Meclise sunmak, Başkumandan olarak Milli Meclisin onayı ile olağanüstü hal ve sıkıyönetim ilan etmek, ülkenin askeri doktrinini onaylamak, Milli Güvenlik Şurasını oluşturmaktır." Milli Güvenlik Şurası 10 Nisan 1997 yılında Cumhurbaşkanının fermanı ile oluşturulmuştur. Cumhurbaşkanlı¬ğı başkanlığında toplanan Şuranın üyeleri Milli Meclis Başkanı, Başba¬kan, Cumhurbaşkanlığı Yürütme Aygıtının Başkanı, Dışilişkiler Üzere Devlet Müşaviri, Askeri İşler Üzere Devlet Müşaviri, Başsavcı, Dışişleri Bakanı, Savunma Bakanı, Milli Güvenlik Bakanı ve İçişleri Bakanından oluşmaktadır.14
Cumhurbaşkanının devlet kurumlarının faaliyetlerinin koordine edil¬mesi ile ilgili yetkileri: "Yürütme kurumlarının Anayasaya, kanunlara ve Cumhurbaşkanı fermanlarına aykırı kararlarını iptal etmek, devlet kurum¬lan arasında çıkan uyuşmazlıkları çözmek, insan haklarının, egemenliğin ve ülkenin arazi bütünlüğünün korunması için gerekli düzenlemeler yap¬mak, bazı konuları referanduma sunmak, vatandaşlık konularını halletmek, onursal madalya ve adlar vermektir."








               










Parlamentonun Yapısı

Milli Meclis Azerbaycan'ın yasama organıdır. Azerbaycan Cumhuri¬yeti Anayasasının 7 ve 81. Maddelerine göre yasama yetkisini kullanan Milli Meclis 125 milletvekilinden ibarettir. Milletvekilleri çoğunluk seçim sistemi (temsilcilik sistemi) ile eşit, doğrudan ve gizli oy kullanma yolu ile 5 yıllığına seçilirler. 25 yaşını doldurmuş, seçilmesinde yasal olarak hiçbir sakınca bulunmayan Azerbaycan Cumhuriyeti vatandaşları millet¬vekili adayı olabilirler. 17 Mayıs 1996 yılında Cumhurbaşkanı tarafından onaylanan iç tüzüğe göre Milli Meclis faaliyetini açıklık, siyasi çoğulcu¬luk, çok partililik, istenilen konunun serbest şekilde görüşülmesi ilkele¬rine uygun olarak daimi komisyonlar aracılığıyla yürütür. Milli Meclisin toplantı dönemleri, ilkbahar dönemi 1 Mart - 31 Mayıs tarihleri arasında, son bahar dönemi 30 Eylül - 30 Aralık tarihleri arasındadır. Milli Mecli¬sin olağanüstü toplantıları ise Milli Meclis Başkanı, Cumhurbaşkanı ve 42 milletvekilinin talebi üzerine yapılır.  Milli Meclis toplantılarının geçerli olması için yetersayı 83 milletvekilinin toplantılarda bulunması gerekir. Anayasanın 93. Maddesine göre Milli Meclis yetkileri dahilinde kanunlar, kararlar kabul eder.
Anayasanın 95. Maddesine göre Milli Meclisin yetkileri şunlardan oluşmaktadır: Devlet Başkanının yazılı beyanatı ile Azerbaycan Cumhu¬riyeti diplomatik temsilciliklerinin tesis edilmesi; devletlerarası antlaş¬maları onaylamak ve feshetmek; devlet bütçesini onaylamak ve bütçenin yürütülmesi aşamasında denetlemek; Devlet Başkanının yazılı beyanatı ile Ombudsman'ı seçmek; Azerbaycan Cumhuriyeti Askeri Doktrinini onay¬lamak; Anayasada belirlenmiş bazı durumlarda Devlet Başkanının ferman¬larını onaylamak; Başbakanın atanmasını onaylamak; Devlet Başkanının yazılı beyanatı ile Anayasa Mahkemesi, Yüce Mahkeme ve Uyuşmazlık Mahkemesi yargıçlarını atamak; Devlet Başkanının yazılı beyanatı ile Baş¬savcının göreve tayin ve görevden azledilmesine razılık vermek; Devlet Başkanının yazılı beyanatı ile Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Bankasının yönetim kurulu üyelerini tayin etmek ve görevden azletmek; Azerbaycan Cumhuriyeti Bakanlar Kuruluna güven oyu vermek; vatana ihanet etme veya daha başka ağır bir suç işlediğinde Anayasa Mahkemesinin yazılı beyanatı ile Devlet Başkanını görevden uzaklaştırmak; Devlet Başkanı¬nın müracaatı üzerine savaş ilan edilmesine ve barış imzalanmasına onay vermek; referandum yapılmasına ve affetme işlemlerine ilişkin karar ver¬mek.
Azerbaycan Cumhuriyetinin Milli Meclisine kanun tasarısı sunma yet¬kisi, milletvekillerine, Cumhurbaşkanına, Azerbaycan Cumhuriyeti Yüce Mahkemesine, Azerbaycan Cumhuriyeti Başsavcısına ve Nahçıvan Özerk Cumhuriyetinin Yüce Meclisine aittir.







Yönetsel Yapı
Merkezi Yönetim

Azerbaycan Cumhuriyetinde devlet yetkisi, Devlet Başkanı ve ona bağlı yürütme aygıtı, Milli Meclis, hükümet ve mahkemeler tarafından, yasama, yürütme ve yargı güçlerinin ayrılığı ilkesine göre kullanılmakta¬dır. Merkezi devlet idaresi tek bir tüzel kişilik olarak hareket eder. Yalnız ademi merkeziyet ilkesi çerçevesinde ortaya çıkan yerel yönetimlerin dev¬letten farklı tüzel kişilikleri vardır.
Merkezi yönetimin başında Cumhurbaşkanı bulunur. Azerbaycan Cumhurbaşkanı hem Devlet Başkanı hem de yürütmenin başıdır. Anaya¬sanın 114. Maddesine göre, Cumhurbaşkanı yürütme ile ilgili yetkilerinin kullanılmasına yardımcı olmak amacıyla Bakanlar Kurulu'nu oluşturur. Bakanlar Kurulu Cumhurbaşkanı 'nın üst düzey yürütme kurumu olup sade¬ce Cumhurbaşkanı'na karşı sorumludur. Yeni Cumhurbaşkanının seçilmesi Bakanlar Kurulunun istifasını zorunlu kılmaktadır. Anayasanın 116. Mad¬desi fiili olarak Bakanlar Kurulu'nun yetki süresini Cumhurbaşkanı'nm yetki süresi ile sınırlamaktadır. Anayasanın 115. Maddesine göre, Bakan¬lar Kurulu, Başbakan, Başbakan Yardımcıları, Bakanlar ve diğer merkezi yürütme kurumlan başkanlarından oluşur. Anayasaya uygun olarak yürüt¬me kurumlannın aşağıdaki sınıflandırılması yapılmıştır: üst düzey yürüt¬me kurumu, merkezi yürütme kurumları ve yerel yürütme kurumları.16 Üst düzey yürütme kurumu olarak Bakanlar Kurulu, merkezi yürütme kurum¬lan olarak bakanlıklar, devlet komiteleri, Bakanlar Kuruluna bağlı komite¬ler, hizmetler (örneğin Baş Devlet Feldyeger hizmeti), Bakanlar Kuruluna bağlı baş idareler (örneğin Baş Devlet Arşivi), yerel yürütme kurumları olaraksa illerde valilikler öngörülür.
Yukanda da belirttiğimiz gibi tüm merkezi yürütme kurumları başkan¬ları, daha doğrusu bakanlar ve devlet komiteleri başkanları ve valiler direkt olarak Cumhurbaşkanı tarafından atanır ve Milli Meclisin onayına gerek yoktur. Bakanların ve devlet komiteleri başkanlarının milletvekili olma zo¬runluluğu bulunmamaktadır. Başbakan ise, Anayasanın 95. Maddesinin 9. fıkrasına göre Cumhurbaşkanı tarafından Milli Meclisin onayı ile atanır. Anayasanın 118. Maddesinin 3. fıkrasına göre Milli Meclis 3 defa Baş¬bakanın atanmasına onay vermezse Cumhurbaşkanı Milli Meclisin onayı olmadan Başbakanı direkt olarak atayabilir.
Bazı ülkelerin anayasalarında hükümetin yetkileri genel olarak belir¬tilmiştir. Azerbaycan Cumhuriyeti Anayasası'nda belirtilen Bakanlar Ku¬rulunun başlıca yetkileri, sorumlu bulunduğu Cumhurbaşkanı'nın kabul ettiği kanun hükmünde kararların ve fermanların uygulanmasına yöneltil¬miştir. Bu kararlann gerekli düzeyde uygulanmaması Bakanlar Kurulunun
genel olarak sorumlu olmasına sebep olur. Anayasanın 120. Maddesine göre, Bakanlar Kurulu çeşitli konularla ilgili kararlar ve kanun hükmünde kararnameler kabul edebilir.
Genel olarak Bakanlar Kurulunun yetkileri; Devlet bütçesi tasarısı¬nı hazırlayıp Cumhurbaşkanına sunmak, devlet bütçesinin uygulanmasını sağlamak, maliye-kredi ve para politikasını gerçekleştirmek, devletin eko¬nomik ve sosyal politikalarını gerçekleştirmek için gerekli düzenlemeleri yapmak, bakanlıklara ve diğer merkezi yürütme kurumlarına başkanlık etmek ve onların kabul ettiği kararlan iptal etmek, Cumhurbaşkanının be¬lirlediği çeşitli görevleri yapmaktır.
Azerbaycan'da toplam yirmi bakanlık vardır.  Bakanlıklann dışında "devlet komiteleri", "devlet komisyonları", "devlet ajansları", "devlet hiz¬metleri" gibi örgütlenmeler faaliyet göstermektedir. Bakanlıkların başında bakanlar bulunur. Bakanlar, bakanlık teşkilatının en üst amiri konumun¬dadır. Bakanın ardından bakan yardımcıları ve bakanlık yürütme aygıtının başkanı (bakanlık icra aparatının rehberi) gelir. Bunlar, bakanlık teşkilatı¬nın genel nitelikteki görevleri içinde belirli özel yetkilerle donatılmıştır.
Devletin taşra örgütlenmesinde, illerde bakanlıklann ve diğer merkezi yönetim kurumlarının temsilcileri bulunur ve bunların hepsi valinin baş¬kanlığında görevlerini sürdürürler.

               




















Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti

Özerklik, siyasi-hukuki anlamda üniter, bazen federatif devletin arazi¬sinin belirli bir kısmında kendi kendini yönetim biçimi olarak tanımlanır. Her şeyden önce özerklik ülkenin tüm bölgelerine değil, üniter devletin sadece coğrafi durumu ve milli özelliğine göre faklılık taşıyan kısmına verilir. Hukuk yazınında özerkliğin iki biçimine geniş yer verilmiştir. Bun¬lardan birincisi yasama, yürütme ve yargı yetkisi bulunan Özerk Cumhu¬riyetler, diğeri ise sadece yerel nitelikli hizmetleri sunmada merkezden bağımsız olan özerk bölgelerdir.18
Azerbaycan anayasa hukukunda da özerklik konusu teorik ve pratik olarak geniş şekilde tartışılmıştır. 1995 Azerbaycan Anayasası'nm 134. Maddesinde Nahçıvan Özerk Cumhuriyetinin hukuki statüsü belirtilmiştir.
Anayasanın bu maddesine göre, Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Azerbaycan Cumhuriyetine bağlı özerk bir devlettir. Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti içiş¬lerinde belirli oranda bağımsız, dışişlerinde ise Azerbaycan Cumhuriyeti¬ne bağımlı, arazi olarak Azerbaycan'ın ayrılmaz bir bölgesidir. 29 Aralık 1998 yılında Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Meclisi tarafından onayla¬nan Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Anayasasının 1. Maddesinin 2. fıkra¬sına göre, Nahçıvan Özerk Cumhuriyetinin statüsünü Azerbaycan Cum¬huriyetinin Anayasası ile 16 Mart 1921 yılında Moskova'da ve 13 Ekim 1921 yılında Kars'ta imzalanan uluslararası antlaşmalar belirlemektedir.19 Atatürk'ün Türk kapısı olarak adlandırdığı Nahçıvan bölgesi Türkiye'nin doğu sınırları için büyük stratejik önem taşıyordu. Nahçıvan'ı yabancı güç¬lerin işgalinden kurtaran Atatürk, Moskova Antlaşmasının uygun şartlarla imzalanmasını ve Nahçıvan'a Azerbaycan'ın terkibinde özerklik statüsü verilmesini sağlamıştır.
Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Azerbaycan Cumhuriyetinden farklı yö¬netim sistemine sahiptir. Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti parlamenter cum¬huriyettir. Yürütme yetkisini kullanan Bakanlar Kurulu, yasama yetkisini kullanan parlamentoya karşı sorumludur ve parlamento tarafından oluş-turulur. Merkezi teşkilat yapısına baktığımız zaman Savunma Bakanlığı hariç Azerbaycan'da bulunan tüm bakanlıkların Nahçıvan'da bakanlık dü¬zeyinde örgütlenmiş temsilciliklerinin bulunduğunu görmekteyiz. İllerde yürütme yetkisini valiler üstlenmiş durumdadır. Belediyeler ise yerel yö¬netim kurumları olarak il, köy ve kasabalarda oluşturulmuştur.
45 milletvekiline sahip olan parlamentoya başkanlık eden Yüce Mec¬lis Başkanı Nahçıvan Özerk Cumhuriyetini temsil eden en üst düzey yet¬kili şahıstır. Yüce Meclis Başkanı hem yasamanın hem de yürütmenin başı olarak geniş yetkilere sahiptir.
Genel olarak bakarsak, özerk cumhuriyet olmasına rağmen Azerbay¬can Cumhuriyeti Anayasasının, kanunlarının, Cumhurbaşkanı'nın ferman ve kararlarının, Bakanlar Kurulu kararlarının Nahçıvan'da şartsız uygu¬lanma zorunluluğu vardır. Aynı zamanda Azerbaycan Cumhuriyeti Ana¬yasasının 134. Maddesinin 5. fıkrasına göre Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Yüce Meclisinin kabul ettiği kanunlar, Bakanlar Kurulu kararlan, Azer¬baycan Cumhuriyeti Anayasasına, Azerbaycan Cumhuriyeti kanunlarına, Cumhurbaşkanı'nın ferman ve kararlarına ve Bakanlar Kurulu kararlarına aykırı olamaz.
Tüm bu anlattıklanmızdan da anlaşılacağı gibi Nahçıvan'a verilen özerklik statüsü, tarihi gelişmeler ışığında onun Azerbaycan'dan ayrılmasının önlenmesi doğrusu bu Türle yurdunun yabancılaım işgalinden görülmüştür.
Yerel Yönetimler

Sovyetler Birliğinin dağılması ile sosyalist sistemden kurtulan orta ve doğu Avrupa ülkelerinde, "yerel yönetimlerle ilgili kanunlar, çoğu zaman ülkenin yönetici elitleri tarafından, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şar¬tına uyumlu bir şekilde hazırlanmıştır."  Bu durum, Azerbaycan için de geçerlidir.
Azerbaycan Anayasasının 142. Maddesine göre yerel yönetim kurum¬ları il, köy ve kasabalarda seçim yolu ile oluşturulan belediyelerdir. Böy¬lece yerel yönetimler anayasal güvence altına alınmış ve tek basamaklı bir yerel yönetim sistemi benimsenmiştir. Tıpkı Fransa'da olduğu gibi illerle beraber köy ve kasaba tipi yaşayış yerlerine de belediye statüsü verilmesi öngörülmüştür.  Belediyelerin statüsü yasayla belirlenir. Bu, 1999 tarih¬li "Belediyelerin Statüsü Hakkında" yasasıdır. Yasanın genel ilkeler kıs¬mında yerel yönetim kavramı hakkında bilgi verilerek, bu kavramdan ne anlaşılması gerektiği ortaya konmaktadır. Yasanın getirdiği yerel yönetim anlayışına göre, vatandaşlara yerel öneme sahip konuları kanunlar çerçe¬vesinde bağımsız ve serbest biçimde çözme hakkı verilmiştir. Bu hakkı kanunda belirtilmiş şekilde genel, eşit, doğrudan seçim yöntemi uyarınca serbest, şahsi ve gizli oy ilkesine dayalı olarak seçilen belediyeler hayata geçirirler. Yasanın 2. Maddesinde belediye, yasayla belirlenmiş arazi hu¬duttan dahilinde yerel yönetim biçimi olarak tanımlanmaktadır. Belediye¬lerin kendi mülkiyetleri (belediyeye ait olan taşınır ve taşınmaz emlak), yerel bütçeleri ve seçilmiş organları olur. Belediyeler, Azerbaycan Cumhu¬riyeti Anayasası ve bu yasayla yetkili kılındıkları yerel öneme sahip sorun- lan bağımsız şekilde çözerler. Belediyeler eşitlik ilkesi esasında kurulur ve faaliyet gösterirler.
Belediye tüzel kişiliğinin organlan, Azerbaycan Cumhuriyeti Anaya¬sasına, Belediyelere Seçimler Hakkında Kanuna, Belediyelerin Statüsü Hakkında Kanuna ve kendi tüzüklerine dayanılarak kurulan belediye üye¬lerinden oluşan seçimli yerel yönetim organlarıdır. Belediyeler ve onların organları devlet hakimiyeti organları sistemine dahil değillerdir. Devlet or¬ganları ve devletin yetkili şahısları tarafından yerel yönetimin hayata geçi¬rilmesine izin verilmez. Bu hükmün bir uzantısı olarak belediye üyelerinin yasama, yürütme ve yargı organlarında görev yapması engellenmiştir.
Belediyenin karar organı belediye meclisidir. Belediyenin yürütme or¬ganı ise onun yürütme aygıtıdır(icra aparatı). Yürütme aygıtı çeşitli hizmet programlarını, ekonomik ve sosyal programları hayata geçirmek için oluş¬turulan şube ve departmanlardan oluşmuştur. Bu şube ve departmanların başkanları yürütme aygıtına başkanlık yapan belediye başkanı tarafından atanır. Burada bir hususu daha belirtmemiz gerekiyor ki, belediyelerin yürütme aygıtlarında görev yapanlar belediye memurlarıdır ve bunların hukuki statüsü Belediye Gulluğu Hakkında Azerbaycan Cumhuriyeti Ka¬nunu ile düzenlenir. Bu kanunun 2. Maddesine göre, "Belediye gulluğu, yerel yönetim organlarının görevlerini yürütmek için bu organlarda de¬vamlı meslek faaliyetidir". Belediye gullugcusu (memuru), yerel yönetim organlarında atama yoluyla görev yapan ve verdiği hizmet karşılığında üc¬ret alan şahıstır.  Belediye memurlarının ücreti belediye bütçesinden kar¬şılanır. Belediye meclisi üyeleri belediye memuru sayılmaz.

               

Kamu İstihdam Düzeni

Kamu istihdamı, kamu hizmetlerini görmek üzere, bir kamu kurum ve kuruluşunda belli bir ücretle, belirlenmiş bir kadro ve pozisyonda ça¬lıştırılan kişilerin toplamı demektir. Bu kişilerin hangi statülerde istihdam edilebilecekleri ilgili yasalarla belirlenir.  Azerbaycan'da istihdam, Dev¬let Gulluğu Hakkında Kanun'un 14. Maddesi gereğince devlet gullugçusu (devlet memuru), Emek Mecellesinin (İş Kanunu) 3. ve 4. Maddeleri gere¬ğince sözleşmeli kamu personeli ve işçilerden ibarettir.
Azerbaycan Cumhuriyeti Emek Mecellesinin 6. Maddesine göre bu¬rada sözü edilen kesim sivil kamu yönetimidir, askeri personel kapsam dışında bırakılmıştır. Aynı zamanda tanım kamu kurum ve kuruluşlarının ihale yoluyla gördükleri hizmetler sırasında çalıştırılan kişileri de kapsam dışında bırakmıştır. Çünkü bunlar hizmete belli bir süre ve belli bir iş için özel hukuk kurallarına uygun olarak özel hukuk tüzelkişisi üzerinden ge¬çici olarak bağlanan kişilerdir. Bu durumda istihdamın sorumluluğu kamu kesiminde değildir.25
Devlet Gulluğu Hakkında Kanun'un 14. Maddesinin 1. fıkrasına göre: "Devlet gullugçusu (devlet memuru), bu kanunla belirtilmiş esaslara göre ücretli (ücret sadece devlet bütçesinden ödenmelidir), kamu hizmeti gö¬revinde bulunan ve Azerbaycan Cumhuriyetine sadık olacağına yemin eden Azerbaycan Cumhuriyeti vatandaşıdır." İdari görevlerde bulunan devlet memurları devletin yetkili şahıslarıdır. Diğer kamu görevlileri ise sözleşmeli personel olarak görev yapmakta ve Devlet Gulluğu Hakkında Kanun'un hükümleri onlara uygulanmamaktadır. Genel olarak baktığımız¬da sözleşme rejimi, statü rejiminin tersine, kariyere değil iş tanımına dayalı ve personelin herhangi bir statü ya da iş güvencesine sahip olmadığı çalış¬ma türüdür.26 Azerbaycan personel sisteminde de bu tür istihdam, olduk¬ça geniş bir uygulama olarak öngörülmüştür. Devlet memurları dışında, sözleşmeli personel olarak göreve alınan diğer kamu görevlileri kuruluş ve işleyişi kendi yasalarıyla belirlenen hizmet alanlarını kapsamaktadır. Doktorlar, öğretmenler, öğretim görevlileri, akademisyenler, hakimler, po¬lisler, savcılar ve benzerleri bu statüye dâhildir. Bunların statüsü ya da iş güvencesi ile ilgili hükümler kurumların kuruluş yasalarında ve Azerbay-can Cumhuriyeti Emek Mecellesinde belirtilmiştir.
Azerbaycan Cumhuriyeti Emek Mecellesinin 3. Maddesine göre işçi, ilgili kurum başkanı ile yazılı sözleşme imzalayarak, ücret karşılığı çalışan özel şahıstır.
Azerbaycan Cumhuriyeti Emek Mecellesinin 4. Maddesine göre söz¬leşmeli kamu personeli de, ilgili kurum başkanı ile yazılı sözleşme imzala¬yarak, ücreti devlet bütçesinden ödenmekte olan şahıstır. Aşağıdaki çizel¬gede Devlet Gulluğu Hakkında Kanun'a, Emek Mecellesine ve kendi özel kuruluş yasalarına bağlı kamu görevlileri ayrıntılı şekilde görülmektedir:


Tablo I: Devlet Gulluğu Hakkında Kanuna, Emek Mecellesine ve Kendi Özel Kuruluş Yasalarına Bağlı Çalışan Kamu Görevlileri
Devlet Gulluğu Hakkında Kanunun uygulandığı kamu görevlileri               1.            Yürütme kurumlarının icra aparatında (yürütme aygıtında) görevli memurlar.
2.            Yasama kurumlarının icra aparatında görevli memurlar.
3.            Yargı kurumlarının icra aparatında görevli memurlar
Emek
Mecellesinin uygulandığı kamu görevlileri           1.            Yasama, yürütme va yargı kurumlarının yürütme aygıtı dışında çalışan diğer kamu personeli.
2.            Öğretmenler.
3.            Doktorlar ve diğer sağlık personeli.
4.            Öğretim görevlileri
5.            Bilim adamları ve Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi çalışanları
6.            Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan işçiler
Kendi özel yasaları bulunan kurumların kamu görevlileri              1.            Mahkemeler ve Hakimler Hakkında Azerbaycan Cumhuriyeti Kanunu (10 Haziran1997)
2.            Prokuror (savcı)- Prokurorluk Organlarında Gullug (Hizmet) Geçme Hakkında Kanun (29 Haziran 2001)
3.            Polis- Polis Hakkında Azerbaycan Cumhuriyeti Kanunu (28 Ekim 1999)
4.            Milli Tehlikesizlik (Milli İstihbarat) personeli-Milli Tehlikesizlik Hakkında Kanun (5 mart 1992)
5.            Adliye personeli- Adliye Kurumlarında Gullug Geçme Hakkında Kanun (26 Mayıs 2006)
6.            Gümrük personeli- Gümrük Mecellesi (10 Haziran 1997)
7.            Vergi personeli-Vergi Mecellesi (Ocak 2001)
8.            Dışişleri personeli-Diplomatik Hizmet Hakkında Kanun (8 Haziran 2001)
Çizelgeden görüldüğü gibi Devlet Gulluğu Hakkında Kanun, yasama, yürütme ve yargı kurumlarının yürütme aygıtlarında kamu hizmeti veren kamu görevlilerini kapsamaktadır. Diğer kamu görevlileri kanunun kapsa¬mı dışında bırakılmıştır.
Azerbaycan'da kamu görevlilerinin sayısal görünümü değerlendirildi¬ğinde, Azerbaycan Devlet Statistika (İstatistik) Kurumu'nun 2007 yılı ve¬rilerine göre, iktisadi olarak faal olan kişilerin sayısının 4.295.200 olduğu, bunlardan çalışanların 4.014.100, işsizlerin 281.100 olduğu anlaşılmakta¬dır. Çalışanlardan 1.234.600'ü devlet kurumlarında, 2.779.500'ü ise özel kurumlarda çalışmaktadır.  Devlette çalışanlardan 26.707'sinin devlet gullugçusu statüsünde olduğu, bu sayının %35'inin kadın, %65'inin erkek memurlardan oluştuğu ve memurların %75,6'sımn taşrada, %24,4'ünün merkezde görevli oldukları Azerbaycan Cumhurbaşkanı'na bağlı Devlet Gulluğu Meseleleri Üzere Komisyonun 2007 yılma ait faaliyet raporundan anlaşılmaktadır.
Aşağıdaki çizelgede ise devlet kurumlarında çalışan bir kısım personelle ilgili sayılar yer almaktadır:
Tablo II: Devlet Kurumlarında Çalışan Personel Sayı

Öğretim görevlisi             13.738
Bilim adamı        10.700
Öğretmen          180.006
Doktor  32.200
Hemşire ve sağlık personeli        62.800+31.700
Gümrük personeli          2.100
Vergi personeli 3.610
Polis ve diğer emniyet görevlileri             35.800
Hâkim   580
Savcı      710
Dışişleri personeli            610
Adliye personeli              4.730
Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan işçiler      56.300

Kamu Personel Sistemi
Yeni ekonomik ilişkilerin biçimlenmesi devlet yönetim sisteminde köklü reformların yapılmasını gerektiriyordu. Bununla ilgili olarak Azer¬baycan Cumhurbaşkanının 29 Aralık 1998 yılında imzaladığı fermanla Azerbaycan Cumhuriyetinin yönetim sisteminde reformların yapılması için Devlet Komisyonu oluşturulmuştur. Fermanda gösterilmiştir ki, de¬mokratikleşme ve pazar ekonomisi alanında yapılacak reformlar, devlet yönetiminin etkinliğini ve verimliliğini artırmalı ve ekonominin gelişme¬si için uluslararası standartlara cevap veren hukuki zeminin yaratılması¬na yardımcı olmalıdır.30 Bu fermandan sonra yapılan reformlar sayesinde birçok devlet kurumlan ve bakanlıkların görevlerine son verilmiştir. 1998 yılından sonra Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev ülkede yönetim sisteminin yeniden yapılandırılması ve merkezi yönetimde değişikliklerin yapılması için 31 ferman ve 20'den fazla kanun hükmünde kararname im¬zalamıştır. Yalnız 2001 yılında 21 bakanlık ve devlet kurumu kaldırılmış, 7 bakanlık ve devlet kurumu yeniden oluşturulmuştur. Yeni oluşturulan merkezi yönetim kurumlarının yetkileri belirlenmiş ve devlet memurlarım konu alan Devlet Gulluğu Hakkında Kanun çıkarılmıştır.
Genel olarak bakarsak Azerbaycan'da eskiden mevcut olan kamu per¬sonel rejiminin özelliklerini şu şekilde özetlemek mümkündür:
1.            Mevcut Kamu Personeli Yönetim Sisteminin faaliyeti Cumhurbaş¬kanı'nm denetim ve gözetimi altında yürütülür. Kamu hizmetine giriş, yükselme, görevden alınma vs. tamamen devlet kurumları başkanlarının (bakanların, merkezi yürütme kurumu başkanlarının vs.) yetkisi dahilin-dedir.
2.            Devlet kurumlarında mevcut olan personel idareleri profesyonel¬likten uzak ilkeler esasında çalışmaktadırlar. Kurumun ihtiyacı olan ye¬tenekli elamanların liyakat ilkesi gözetilerek göreve alınmalarına gerekli özen gösterilmemekte, kurum başkanının isteği doğrultusunda personel seçilmesi yoluna gidilmektedir. Göreve atamalar bazen akrabalık, dostluk, bölgecilik ilişkileri de dahil olmak üzere çeşitli kanundışı ilişkiler çerçe¬vesinde yürütülür.
3.            Memur güvencesi denen bir şey yoktur. Bakan veya vali görevden alındığı zaman ilgili kurum çalışanlarının birçoğu da görevden alınır. Bu, bir tür gelenek haline gelmiştir.
4.            Devlet kurumlarındaki boş yerlere memur alınması için bazen ilan verilmemekte, devlet kurumu başkanının isteği doğrultusunda memur alı¬mı gerçekleştirilmektedir. Aynı zamanda bazı kurumlara memur alımı için yazılı sınav yapılmasına rağmen sözlü sınav veya mülakat sırasında bir dizi yolsuzlukların yapıldığı görülmektedir.
5.            Kurumların çoğunda memurların görev yönetmeliği mevcut değil¬dir. Kurumun bütün işleri bazı yetenekli memurlar tarafından yürütülmek¬tedir.
6.            Memurluğa genç yaşlarda atanıp kariyer yapma olanağı ile ilgili be¬lirli bir strateji yoktur. İktidarda olan partiye bağımlılık had safhada olduğu için parti içinde prestij ve güven, memurlukta yükselmede esas belirleyici unsurdur.
7.            Değerlendirme, amacına uygun yapılmamaktadır. Kayırma ve yol¬suzluk olaylarının insanların şuurunda oluşturduğu olumsuzluklar, yüksel¬mek için değerlendirmenin hiçbir öneminin olmadığı kanısına varmalarına sebep olmaktadır.
8.            Kurumlarda hizmetiçi eğitime önem verilmemektedir. Daha doğru¬su memuru göreve hazırlayacak, görevde yükselmesi için gerekli bilgileri sunacak eğitim proje ve programları istenilen düzeyde değildir. Memurla¬rın değişen koşullara adapte olması için gerekli hizmetiçi eğitim çalışma¬ları yapılmamaktadır.
Görüldüğü gibi Azerbaycan kamu personeli yönetim sisteminde devlet memurunun aksine devlet kurumunun başkanı sistemin devamlı öğesidir. Pratikte bu tür sistemlerin zamanla kapalı sisteme dönüştüğü ve değişimle¬re ayak uyduramadığı gözlemlenmiştir.  Çeşitli bilim adamları ve uzman¬lar tüm bu olumsuzlukların ortadan kaldırılması ve yönetim sisteminde olan aksaklıkların giderilebilmesi için Azerbaycan kamu personeli yönetim sistemini yeniden yapılandırmak gerektiği görüşünü savunmaktadırlar.
Azerbaycan kamu yönetimi sisteminde, özellikle de kamu personeli yönetim sisteminde yeniden yapılandırmaya en büyük destek, Avrupa Bir¬liğinin TACIS programı vasıtasıyla sağlanmıştır. 1990 yılının Aralık ayın¬da Roma'da yapılan AB Zirve toplantısında, eski Sovyet Cumhuriyetlerini ekonomik reformlar hususunda desteklemek için karar almdı ve böyle bir AB desteğinin TACIS (Bağımsız Devletler Topluluğu'na Teknik Yardım) Programı aracılığıyla gerçekleştirilmesi kararlaştırıldı.  Programın 3 te¬mel hedefi vardı:
1-            Piyasa ekonomisi ve demokrasiye geçiş;
2-            Her düzeyde ortaklığın ve ikili ilişkilerin geliştirilmesi;
3-            Program kapsamındaki ülkelerin dünya ekonomisine entegrasyo¬nu.
TACIS'in Azerbaycan'a yönelik projeleri 1991 yılından itibaren uy¬gulanmaya başlandı. 1998 yılına kadar program kapsamında yapılan yar¬dım tutarı 75 milyon ECU'ya, bu çerçevede gerçekleştirilen proje sayısı 170'e ulaştı.35
Kamu personeli yönetim sisteminde reformların yapılmasına destek amacıyla 2002 yılının Mart ayında Azerbaycan Cumhurbaşkanlığına bağlı Devlet Yönetimi Akademisinde TACIS programını yürütecek bir ofis ku¬ruldu. Bu programın asıl amacı, aşağıda belirtilen konular hakkında çeşitli projeler hazırlayıp Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı İcra Aparatına (Yürüt¬me Aygıtına) sunmaktı:
1.            Devlet Gulluğu Hakkında Azerbaycan Cumhuriyeti Kanununun uy¬gulama stratejisinin hazırlanması.
2.            İşe kabul, deneme, staj ve üst düzey yönetim görevlerine atamalara ilişkin yönetmeliklerin hazırlanması.
3.            Devlet Gulluğunu Yönetim Şurasının etkinliğinin artırılması ile il¬gili önerilerin hazırlanması.
4.            Devlet memurlarının merkezileştirilmiş informasyon merkezinin kurulması ile ilgili programın hazırlanması.
5.            Devlet memurlarının eğitimi ile ilgili dokümanların hazırlanması.
Devlet Gulluğu Hakkında Kanun yürürlüğe girmeden önce devlet ku¬rumlarında çalışanlara Emek Mecellesinin hükümleri uygulanmaktaydı. Ama devlet sektörü ile özel sektör arasındaki farklar devlet memurları¬nın hukuki statüsü ile ilgili kanunların kabul edilmesini zorunlu kılıyordu. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütünün (OECD) hazırladığı raporda bu konu şöyle ifade edilmiştir: "Emek Mecellesi tüm çalışanlar için adil ve beraber hukuklu çalışma ortamı oluşturmak amacı taşımakta ve aynı za¬manda onların hak ve yükümlülüklerini belirtmektedir. Tabi ki, Emek Me¬cellesinin, kalite standartları ve yöneticilerin verimlilik konusunda endişe¬lerinden daha çok çalışanların resmi hukuklarını korumaya yöneltilmiştir." Devlet Gulluğu Hakkında Kanunun ve onun uygulanması için kabul edil¬miş yasal düzenlemelerin asıl amacı, yönetim sisteminin en önemli öğesi olan uzman personel ihtiyacının karşılanması ve serbest şekilde üst düzey siyasi yöneticilere danışmanlık yapabilecek tecrübeli, güvenilir ve güçlü yöneticiler sınıfının oluşturulmasına katkıda bulunmaktır. Dünyanın her yerinde siyasiler kendi stratejilerini uzmanlık seviyesi yüksek, eğitilmiş memurlar vasıtasıyla uygulamaları halinde başarıya ulaşırlar. Aynı zaman¬da devletin uzun zamanlı stratejilerinin amacına uygun biçimde gerçekleş¬tirilmesi için de, kamu hizmetinde siyasilerden bağımsız, kamu hizmetini yürütmekle görevli memur ordusunun bulunması gereklidir.
Hem Ekonomik İşbirliği ve Kalkmma Örgütünün (OECD), hem de Doğu Avrupa ülkelerinde devlet ve yönetimin yeniden yapılanmasının desteklenmesini amaçlayan (SIĞMA) tarafından verilen önerileri doğrul¬tusunda, Azerbaycan'da kamu yönetiminin tümünü kapsayan yeniden dü-zenlenme çalışmalarının bir parçası olarak, personel rejimini konu alan 21 Temmuz 2000 tarihli Devlet Gulluğu Hakkında Kanun, o zamana kadar mevcut olmayan kamu personeli yönetim sisteminin kurulması ve gelişti¬rilmesi için önemli bir adım sayılabilir.
Kanunun genel amacı, devlet memurluğunu sağlam ve sağlıklı bir statüye kavuşturmak, kamu hizmetine girişte sınav yöntemini uygulamak, ücret sistemini iyileştirmek ve yükselme ve kadro sitemini nesnel ve adil temellere dayandırmaktır. Nitekim kanunun 1. Maddesinde şöyle denil-mektedir: "Bu kanun Azerbaycan Cumhuriyeti'nde devletle devlet memu¬ru arasındaki ilişkileri ve devlet memurunun hukuki statüsünü düzenler." Kamu yönetiminde reformların yapılmasıyla ilgili Avrupa Birliğinin TA- CİS programının baş uzmanı olan Prof. Dr. Diter Shemanke'nin görüşüne göre bu kanun Avrupa Birliği'ne üye devletlerin uyguladıkları uluslarara¬sı standartların birçoğuna uygun olarak hazırlanmıştır.38 Bu, özellikle de Devlet Gulluğu Hakkında Kanunun 4. Maddesinde yer alan ilkeler çerçe¬vesinde doğru bir ifadedir. Bu ilkeleri şöyle sıralayabiliriz:

1.            Yasalara uygunluk.
2.            Azerbaycan Cumhuriyetinde yasama, yürütme ve yargı organlarının yetki sınırlarının belirlenmesi.
3.            Kamu kurumlarının ve kamu görevlilerinin denetimi ve bunların faaliyet raporu sunması.
4.            Üst düzey devlet kurumlarının ve yöneticilerin kendi yetkileri dahi¬linde aldıkları kararların alt düzey devlet kurumlan ve görevlileri tarafın¬dan uygulanma zorunluluğu.
5.            Tüm vatandaşlann ve görevli kişilerin yetkili kamu görevlilerinin yasalara uygun olarak aldıkları kararları uygulama ve destekleme zorun¬luluğu.
6.            Kamu görevine girmenin şeffaflığı.
7.            Vatandaşların kamu görevine sınav veya mülakatla alınması.
8.            Vatandaşların kamu görevlerine yerleştirilmelerinde yetenek ve eği¬tim düzeyleri ile hizmetteki başarıları dışında hiçbir ayırım gözetilmemesi ve hukuki eşitliğin sağlanması.
9.            Irk, milliyet, cins, dil ve din ayrımı yapılmaksızın ve sosyal durumu¬na bakılmaksızın tüm kamu görevlilerinin hukuki eşitliğinin sağlanması.
10.          Kamu görevlilerinin sosyal ve hukuki açıdan devlet tarafından ko¬runması, bunlann kendileri ve aileleri için şerefli yaşam düzeyi standardı¬nın sağlanması.
11.          Kamu görevlilerinin yükümlülüklerini yerine getirmesi için so¬rumluluk taşıması, aynı zamanda kamu görevlilerinin hâl ve hareketlerin¬den kamu kurumunun sorumlu olması.
Altı bölümden oluşan Devlet Gulluğu Hakkında Kanunun "Genel Esaslar" başlığını taşıyan ilk bölümü, kamu hizmetinin anlamı, amacı ve temel ilkelerini kapsamaktadır. İkinci ve üçüncü bölümlerde devlet organ¬larının sınıf ve tasnifleri yapılmıştır. Dördüncü bölüm kamu görevlisinin tanımı, kamu görevlilerinin hak ve yükümlülüklerini, uymalan gereken yasakları içermektedir. Beşinci bölümde ise kamu görevlerine almma usul ve şartları, hizmet şartları ve şekilleri, kamu görevinde ilerleme ve yüksel¬meler, kamu görevinin sona ermesi belirtilmiştir. Son bölümde çeşitli hü¬kümler ve kanunun yürürlüğe girmesiyle ilgili maddeler yer almaktadır.
Yukanda da belirttiğimiz gibi Devlet Gulluğu Hakkında Kanun ya¬sama, yürütme ve yargı kurumlanmn yürütme aygıtlannda kamu hizmeti veren kamu görevlilerini kapsamaktadır. Askeriyede çalışanlar, polisler, hâkimler, savcılar, devlete bağlı kurum ve kuruluşlarda çalışan işçiler, öğretmenler, doktorlar, öğretim görevlileri ise kanunun kapsamı dışında bırakılmıştır. Azerbaycan silahlı kuvvetlerinde çalışan kamu görevleri¬ne askeriye ile ilgili mevcut yasalar uygulanmaktadır. Diğer devlete bağlı kurum ve kuruluşlarda çalışan ve kamu hizmeti gören kamu görevlilerine ise kendileri ile ilgili mevcut mevzuat ve Azerbaycan Cumhuriyeti Emek Mecellesinin ilgili hükümleri uygulanmaktadır. Nitekim Azerbaycan Cum¬huriyeti Emek Mecellesinin 5. Maddesinin 2. fıkrasında şöyle denilmek¬tedir:
"Bu kanun kamu görevlilerine, aynı zamanda savcı, polis ve diğer em¬niyet görevlilerine onlarla ilgili normatif hukuki kararlar dikkate alınarak uygulanmaktadır. Bu normatif hukuki kararlarda, bu görevlilerin emek, sosyal ve ekonomik haklan tümüyle belirtilmemişse bu kanunda belirtilen ilgili normlar uygulanır."  Aynı zamanda Devlet Gulluğu Hakkında Kanu¬nun 34. Maddesinde, "kamu görevlileriyle ilgili bu kanunda belirtilmeyen hususlar Azerbaycan Cumhuriyeti Emek Mecellesiyle düzenlenir," ibaresi yer almaktadır.
Yaptığımız bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi Devlet Gulluğu Hakkında Kanun, kamu hizmeti görevini yürüten küçük bir kesime uy¬gulanmaktadır ve sadece bu kesim devlet memuru olarak adlandmlmak- tadır.
Devlet Gulluğu Hakkında Kanunun 19, 21, 23 ve 30. Maddelerinde devlet memurlarına sağlanan haklar belirtilmiştir:
1.            Memur görevini yaparken kanunlara uygun olan ve kendi görevi ile ilgili tüm bilgileri kamu kurumlarından isteme ve alma hakkına sahiptir.
2.            Memurlar Anayasa, kanun, tüzük ve yönetmeliklerin gerekli şartlar dahilinde kendilerine uygulanmasını isteyebilirler.
3.            Memur aynı zamanda devletten ücret alma, şartlar uygun olduğu zaman ücretlerinin artırılmasını isteyebilme ve görevini başarıyla yaptığı takdirde yükseltilmesini isteme hakkına sahiptir.
4.            Devlet memurları çalıştıkları kurumun başkanının izniyle kamu gö¬revi dışında bilimsel araştırma yapabilir, ihtisas derecesini artırmak için öğretim kurumlannda eğitim alabilir ve ücretli olarak görevinin aksatılma¬ması şartıyla öğretim kurumlannda veya başka kurumlarda çalışabilirler. (19. Madde)
5.            Memur kendisine sağlanan haklara ters düşen, şeref ve haysiyetine dokunan bir yönetsel karar aleyhine yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden aykırılık olduğu için dava açabilir ve çalıştığı kurumla ilgili olarak resmi ve şahsi işlerinden dolayı müracaat ve şikayet hakkına sahip¬tir. (19. Madde)
6.            Azerbaycan Cumhuriyet'inin Anayasasının 36. Maddesine göre herkesin tek başına veya topluca grev yapma hakkı vardır. Bu maddeye göre memurların da sendikalarda birleşme hakkı vardır.
7.            Memurlar, kanunlar çerçevesinde sosyal birliklere üye olabilir.
8.            Memur kendisi ve ailesi için devletten sağlık ve sosyal amaçlı yar¬dım alabilir. Aynı zamanda memurların sigortası devlet tarafından ücretsiz olarak yapılmaktadır.
9.            Devlet, memurları ve ailelerini yaptıkları görev dolayısıyla koru¬makla yükümlüdür.
10.          Siyasi iktidarın değişmesi memurların görevden alınmasını gerek¬tirmez.
11.          Memurların, yasalar çerçevesinde, uygun şartların oluşması ha¬linde isteğiyle, yaş sınırına gelince, malulen ve yönetimin isteği üzerine emekliye ayrılmaları söz konusudur. Emekli aylığı alması için memur en az 5 yıl devlete çalışmalıdır. Emekliye ayrılmış memurun çalıştığı görev¬deki maaşının miktarı değişirse emekli aylığı da bu miktara göre yeniden hesaplanır.
12.          Memurlar çalışma süresine bağlı olarak ücretinin ödenmesi şar¬tıyla yıllık izin kullanabilirler. Bunun dışında mazeret izni, hastalık izni, evlilik, doğum izni, sağlık izni, öğrenim izni mevcuttur.
Devlet Gulluğu Hakkında Kanunun 18, 25 ve 26. Maddelerinde me¬murların üstlendikleri yükümlülükler belirtilmiştir. Bunları şöyle sıralaya biliriz:

1.            Devlet memurları Azerbaycan Cumhuriyeti Anayasası ve kanun¬larına bağlı kalmak ve onları uygulamakla yükümlüdürler. Memur görevi sırasında vatandaşlar arasında dil, cinsiyet, din, ırk vb. ayrım yapmamalı¬dır.
2.            Memurun, kendi kurumunun ve devletin yurt içinde ve yurt dışında itibarını sarsacak davranışlarda bulunmaması gerekir.
3.            Memur, vatandaşların, kurum ve kuruluşların işlerini yaparken ge¬reken dikkat ve özeni göstermelidir. Vatandaşlarla ilgili bilgiler gizli tutul¬malı ve kanunların izin verdiği ölçüde vatandaşların özel hayatıyla ilgili bilgiler istenmelidir.
4.            Memurların amirlerinin kanuni emirlerine uyma zorunluluğu vardır. Ancak kanunlara aykırı (suç unsuru taşıyan) emirleri uygulayan memur sorumluluk taşımaktadır. Bu gibi durumlarda memur durumu bir üst ami¬re bildirmek zorundadır. Aynı zamanda memurlar görev sırasında idareye verdikleri zararlardan dolayı kişisel olarak sorumludurlar.
5.            Memurlar devlet sırrını korumakla yükümlüdürler. Emekli olduktan veya her hangi bir nedenle görevden ayrıldıktan sonra da bu sırrı koruma¬lıdırlar.
6.            Devlet memurları her yıl kendilerine, eş ve çocuklarına ait mal bil¬diriminde bulunmalıdırlar. Ek gelirlerinin kaynağı, miktarı ve türü hakkın¬da çalıştıkları kuruma bilgi vermek zorundadırlar.
7.            Memurların, fiziki ve beyinsel olarak sağlıklı olduklarını kanıtla¬mak için doktor kontrolünden geçmeleri gerekir.
8.            Memurlar çalışma saatleri içinde işlerinin başında bulunmak ve yü¬rüttükleri hizmetleri bizzat yerine getirmek zorundadırlar. Haftalık çalışma süresi 40 saattir. Ama ilgili devlet kurumunun amiri bazı hallerde iş süresi¬ni 1 ayda 5 saate kadar artırabilir. Ek iş süresinin 5 saati aşması durumunda memur çalıştığı saate göre ek ücret alır.
9.            Aynı zamanda memurların, kendilerine teslim edilen devlet mal¬larını korumak ve her an hizmete hazır halde bulundurmak için gerekli tedbirler alma yükümlülükleri bulunmaktadır.
Devlet Gulluğu Hakkında Kanunun 20. Maddesinde memurların uy¬ması gereken yasakların neler olduğu belirtilmiştir:
1.            Memurlar devlet kurumlarında kendi görevleri dışında ek gelir ge¬tirecek başka bir görevde bulunamazlar.
2.            Memurlar, bilimsel araştırma ve geliştirme dışında, çalıştığı kuru¬mun başkanının izni olmadan öğretim kurumlarında veya diğer başka ku¬ruluşlarda ücretli olarak çalışamazlar.
3.            Memurlar kamu kurumlarının veya yerel yönetim organlarının işle¬rinden dolayı üçüncü işçilere kefil olamazlar. Aynı zamanda görevlerinden istifa ettikten veya herhangi bir nedenle görevlerinden ayrıldıktan sonra kanunla açıklanmaması gereken konulan üçüncü şahıslann lehinde kulla¬namazlar.


















AZERBAYCAN’DA İLHAM ALİYEV DÖNEMİ SİYASİ YAPILANMANIN YENİ BOYUTU, MODERN SOSYAL DEVLET REFORMLARI.

AZERBAYCAN SİYASİ YAPISINDA KÜRESELLEŞMENİN TAKİBİ VE LİBERALİST UYGULAMALAR.

M. Ramiz kendisinin ‘’ Azerbaycan: küreselleşme devrinin talepleri’’ isimli kitabında Azerbaycan devletinin milli dış politikasının gelişmesi açısından şöyle aşamalarla dile getirmiştir:            A. 1991 yılının sonu-1992 yılının  önleri: Azerbaycan’ın Rusya’dan bağımlı siyaset geliştirme isteği kapsamlı tek vektöre dayalı dış politikası ve Rusya ile ilişkilerin kesilmesine siyasi hazırlık  prosesi;                                                                                                                                                                                                           B. 1992 yılının ortaları-1993 yılının ortaları: Geçmiş SSCB ülkeleri ile ilişkilerin tam kesilmesi, dış politikanın marjinal yapıda henüz kalmış olması, Türkiye’ye yönelik dış politikanın gelişmesi sonrası İran, Rusya düşmanlığının artması, AB ve ABD ile düzgün karşılıklı ilişkilerin belirlenmemesi;          C. 1993 yılının ortaları-1995 yılının sonları: dış politikada devlet otoritesinin gücenmesi, dış politikada canlanma ve belirsizliklerin aradan kalkması;                                                                                               D. 1996 yılının başlarından şimdiye kadar: transformasyon mekanizmlerin gerçekleştirilmesi, Dağlık Karabağ sorunu etrafında  konuşmaların farklı boyuta gelmesi ve dış politikanın şu şekilde hayata geçirilmesi:                                                                                                                                                                     1. Devletin ülke birliğinin korunması;                                                                                                                   2. Uluslararası siyasi, ekonomik, askeri taraftarlık için koşulların yumuşatılması;                                               3. Uluslararası ve bölgesel strüktürler çerçevesinde enerji ve komünikasyon (Büyük İpek Yolu, TRASEKA, Kuzey-Güney, BTC ve b. )                                                                                                                                       4. Küreselleşme sürecinde izlenen antiterör savaşlarında taraf olma, güvenli küresel düzen yaratmak amaçlı politikanı benimseme;                                                                                                                         Mubariz S. küreselleşmenin Azerbaycan toplumuna etkisini siyasi, kültürel ve ekonomik açıdan bu şekilde dile getirmiştir: ‘’  Siyasi egemenliğe giden faaliyet ve tazyik olmaksızın, küreselleşme süratli bir gelişme temposu kazanamaz. . Küreselleşme ve kültürün karşılıklı ilişkisinde esas sorun, küreselleşmenin kültürün ömrünü kısaltmasıdır. Küreselleşmenin “zaman” anlayışını kısaltması bugün artık hiç kimse için bir sır değildir. Aynı zamanda küreselleşme özü itibariyle somut bir uygarlık olayıdır, belirli bir uygarlığın tezahür biçimidir. Bu, Amerikan uygarlığıdır. . Bu durumda Azeri toplumu çözümlenmesi daha müşkül sorunlarla karşılaşmaktadır. Son yüz yıllık zaman kesiti içinde çağdaşlaşma, Avrupalılaşma, Batılılaşma eğilimlerini çeşitli açılardan değerlendiren Azeri toplumunun bugünkü durumu küreselleşme yüküyle daha da ağırlaşmıştır. Özellikle medya ve kitle kültürü alanlarında kendisini açıkça belli eden küreselleşme temayülleri ve sürecin olumsuz tezahürleri toplumsal bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. . İktisadi alanda küreselleşme modernleştirilmiş kapitalizmin dünya ölçüsünde geçerlilik kazanmasını nazarda tutar. Evrensel bir iktisadi sistem yaratmak için küreselleşen devletler Dünya Bankası’ndan, Uluslararası Para Fonu’ndan ve bunun cisimleşmiş örnekleri olan pazar, banka, borsa ve sermayeden yararlanmayı planlarlar. Siyasi alanda küreselleşme kültür, milli devletçilik, milli-manevi değerler sorunu ile karşılaşır. Daha doğrusu milli özünü terk, milli liyakat siyasi küreselleşmenin esas sorunudur. Küreselleşen kapitalizm demokrasiye büyük tehlike olup, kitlesel işsizlik yaratır. Geleneksel aile ilişkilerini çözer, zenginlerle yoksullar arasındaki uçurumu derinleştirir, kitlesel göçlere neden olur. Bu gelişmelere karşılık, etkileşim sürecinin kaçınılmaz olduğu bir çağda milli-manevi ve ahlaki-terbiyevi değerlerimizin korunmasına kaygı daha da arttırılmalıdır. ‘’                                                                                                                             20 Eylül 1994 tarihinde dünyanın en önde gelen petrol şirketleri, Asrın Mukavelesi adı verilen petrol anlaşmasının imzalanmasını sağlamış ve bu durum ülkenin dünya ile entegrasyonu konusunda ilk ciddi adım olarak yorumlanmıştır (Yusifzade, 1996). Dünya Bankasının Azerbaycan’a yardım programının temel amacının da petrol kaynaklarını idare etmek için Hükümetin yapısal kapasitesini güçlendirmek yönünde teknik yardım sağlamak ve reformları hızlandırmak için esas ilkeleri belirlemek olduğu görülecektir.  Sonuçta Azerbaycan hükümetinin teşviki ile dünyanın önemli ekonomik, finans kurumları ve bankalarıyla ilişkiler kurulması için tedbirler alınmış, onların danışmanlık ve teknik yardımıyla iki ekonomik paket 1995-1996 yıllarında uygulamaya konmuştur. Bu reform politikalarının IMF tarafından desteklenmesine 2000.li yıllarda da devam edilmiştir (Aliyev, 2002). 1995 sonrası döneme büyüme ve enflasyon açısından bakıldığında olumlu bir trendle karşılaşılmaktadır. Uygulanan IMF destekli istikrar programıyla birlikte yeniden bir büyüme sürecinin başladığını söylemek mümkündür. 1991-95 döneminde büyüme açısından gerçekleşen negatif değerlerin ardından, 1996.da %1.3, 1998.de %10 ve 2000.de %11.4.ük büyüme oranları sağlanmıştır. Bu büyüme oranlarına rağmen enflasyon oranının giderek düştüğü, 1998 ve 1999.da negatif olduğu ve 2000 yılında TÜFE cinsinden %2.1.lik bir ortalama yıllık enflasyon yaşandığını belirtmek gerekir (Bkz; Tablo 1). Uygulanan sıkı para politikalarının neticesinde bankacılık kesimi yeniden yapılanmış, sistemden bazı devlet bankaları da dahil bir çok banka çekilmek zorunda kalmıştır. Toplam banka sayısı 1995.de 210 iken 2000 yılında 59.a gerilemiş, toplam aktifler içerisinde kamu bankalarının payı azalarak, yabancı bankaların da ortak olduğu özel bankaların payında önemli bir artış yaşanmıştır. Bu noktada ekonominin para ikamesi (dolarizasyon) sürecine girdiğinin altını çizmek gerekir. 2001 Eylül ayı sonunda banka mevduatlarının %81.i dolardan oluşmuştur. 1995 sonrasında uygulamaya konan IMF destekli sıkı para politikaları ve kontrollü dalgalı kur rejimi neticesinde, özellikle 1997-1998 yıllarında meydana gelen yüksek sermaye girişleriyle enflasyon kontrol altında tutulmaya çalışılırken, Manat aşırı değerlenmiş ve Rusya Krizinin de etkisiyle ihracatta önemli düşüşler yaşanmıştır. Bu aşamada bir hususa dikkat çekmek yerinde olacaktır: 1992-1994 döneminde sanayi üretimi petrol sanayii dahil tüm sanayii alanlarında 1990 yılına göre ortalama %50 azalmışken, bu düşüş IMF destekli politikaların uygulandığı 1995.ten sonra daha da hızlanarak 2000 yılında yine 1990.a göre %70 olarak gerçekleşmiştir. Tarım ve perakende ticaret sektöründe de durum farklı değildir (Hooper, 1999: 51-52).                                                                                                                                                                                                   2003 yılında Azerbaycan’a gelen ABD’nin milli güvenlik işleri ile ilgili geçmiş müşavir Z. Bjezinski Azerbaycan cumhurbaşkanı İ. Aliyev görüşürken ABD için Azerbaycan’ın önemini açıklayarak küreselleşme açısından küresel boyutta faaliyette bulunan NATO’ nun Kafkasya  ‘Heartland’ı nitelikte Azerbaycan’ı gördüklerini söylemiştir. Aslında batıyla antlaşmanın Azerbaycan’ın çok taraflı dış politikasına engel olarak görmediğini söyleyen R. Mehdiyef Azerbaycan’ın Rusya ile 2004 yılında bağlanmış olan ‘ Moskova beyannamesi’ ni ve Rusya ile ilişkilerin de önemli zaruret olarak gördüğünü ifade etmiştir. Böyle ki, her iki devlet arasında 2001 yılında 230.5 milyon dolar mal devriyesinin, 3 yıl içerisinde 779.1 milyon dolara çıktığını ve 2003 yılıyla mukayesede ithalat %48.3, ihracat oranı ise %41.9 artmıştır. Aynı zamanda ABD tarafında Azerbaycan’a koyulmuş ‘907-ci düzeliş’ aradan kaldırılmıştır.                                                                                                                                                                                  Azerbaycan’da devam etmekte olan Küreselleşme takibi faaliyetlerin amacı şu şekilde özetlene bilir:                                                                                                                                                                                1. Dağlık Karabağ işgalinin Uluslararası kurular tarafından Ermenistan işgali olarak değil nitekim yerli ermeni birlikleri tarafından yapıldığı şekilde kabul öngörüldüğü için küreselleşmenin teröre karşı uluslararası güç olma varsayımından yola çıkarak desteklenmesi;                                                               2. Küreselleşmenin ekonomik boyutta yaratmış olduğu yarar yani küresel Pazara girme anlamında küresel ekonomik şartların kabul edilmesi ve enerji kaynaklarının paylaşımında jeopolitik konumu büyütme projeleri. Mesela, NABUCCO projesi, TRASEKA , Büyük İpek Yolu ve KG yolu projeleri (kuzey-güney) .                                                                                                                                                         3. Sosyal açıdan batı modellerinin benimsenmesi ve kamuoyunda oluşmakta olan maddi sıkıntıların belli bir sistem haline gelmiş sosyal model kapsamında çözülmesi. Bu anlamda sosyalizm sonrası İsveç sosyal modeli Azerbaycan için uygun görülmektedir. Avrupa ve ABD’nin sosyal ekonomik düzenini takip ederek makul sosyal işlemlere geçit aşaması görünmektedir.                                                     4.   Siyasi açıdan küreselleşmenin Azerbaycan menfaatlerine tehdit oluşturmadığı ve küresel güvenlik amaçlı kabul edildiği için NATO birliklerinin talimlerine katılmak ve teröre karşı askeri teknik gücü geliştirme ve kapasite artırma ;                                                                                                                                       5. Eğitim gücünü artırma, 3.cü dünya devletleri için önemli sorunlardan biri haline gelmiş ‘beyin akını’ problemini önlemek ve devlet içi kamuoyu hizmeti, yönetme ve bilgi geliştirme, paylaşma açısından aynı zamanda teknik uzman alanlar için kadro boşluğu probleminin karşısını alacak perspektifleri değerlendirmek;                                                                                                                                             6. Gelişmekte uluslararası hukuk kurallarının parçası haline gelmek ve hukuki devlet doğrultusunda önemli etkenleri benimsemek;                                                                                                                             Azerbaycan’da liberaliz uygulamalar 2 ayrı alanda kale alınmaktadır ve şunlardır:                             A. Ekonomik düzeyde (bank sektörü, enerji kaynakları, medya, iletişim arama teknik servisler ve  turizm)                                                                                                                                                                                           B.Hukuki ;                                                                                                                                                                        B.1. Sosyal;                                                                                                                                                                      B.1.1. Eğitim ;    ‘’2007-2015 yılları için Azerbaycanlı Gençlerin Yabancı Ülkelerde Eğitimi Üzere Devlet Kanunu’’na esasen Azerbaycanlı gençlere devlet hesabına istedikleri ülkede eğitim üzere devlet bursunun verilmesi yanı sıra, malum gençlerin işle temin olunması şeraiti yaratılmaktadır.  Bundan başka Azerbaycan içinde eğitimin gelişmesi ve batı eğitim sistemine uyuşması sürecinde Üniversitelerde Balonya Eğitim sistemine geçilmesi sonucu eski Sovyet eğitim sisteminin kaldırılmasını öngören eğitimsel değişikler yapılmıştır.                                                                                                           B.1.2. Kamu istihdamı;               Cumhurbaşkanı İ.Aliyev’in 20 şubat 2003 yılı tarihli onayı ile ‘’2003-2005 Döneminde Yoksulluğun Azaltılması ve Ekonomik Kalkınma hakkında Devlet Programı’’,2004 yılı şubat ayının 11.i tarihli ‘’ Azerbaycan bölgelerinin sosyo-ekonomik kalkınmasına yönelik Devlet Programı’’,  2004-2007 yılları için Devlet Yatırım Programı, 2004 aralık ayının 27.i tarihli ‘’ Petrol ve Gaz Gelirlerinin İdaresine ilişkin Uzun vadeli Starteji’’  ve başka bu gibi devlet projeleri sosyal kalkınmaya yönelik sosyal reform nitelikde faaliyetler oluşturmaktadır.                                                                      B.1.3. Sosyal hizmet ; İletişim arama servisleri: mobil arama servislerinin, İşık ve diğer kamu hızmeti tesisatlarında ve başkaları özelleştirilmesi, Hava yolları taşımacılığı ve başka alanlarda  misal getirile bilir.                                                                                                                                                                                         B.2. Siyasi yapı; 1991 ‘’Bağımsızlık Beyannamesi’’, 1992-1993 ‘’ Siyasi Partiler hakkında kanun’’, 1995 ‘’ anayasaya değişikliklerle ilgili referandumun geçirilmesi, 1999 ‘’ devlet belediyeleri hakkında kanun ‘’, 2002 yılı 24 ağustos tarihli anayasa değişiklikleri ile ilgili refarandum, 2009 mart ayının 18.i tarihli refarandumlarla siyasi yapı’da nitekim pozitiv gelişmeler ortaya çıkarmağa yönelik işlemler hayata geçirilimiştir. Ve amaç siyasi iştirakçıların eşit hak ve hürriyetlerinin sağlanması ya da devlet tarafından desteklenmeye yöneliktir.                                                                                                               B.3. Medya;  1998 yılı tarihli medya unsurları üzerinde devlet senzurunun (sıkı denetim) kaldırılmasını tabi tutan cumhurbaşkanı kararı ile medyada gelişen ve anayasa metni üzere de belirtilmiş olan söz, vicdan huriyetine dayalı bağımsız faaliyetlere yol açmaktadır.                                       B.4. İnsan hakları ; 2002 yılı 2 temmuz tarihli ‘’ insan hukukları üzere müvekkil’’ olarak bilinen Ombudsman kurumunun yaratılması, insan haklarını savunulması ve eşitliği ilkesini kapsayacak Avrupa Demokrasi ve özgürlükler kurulum ve kuruluşalarının Helsinki ve Paris aktları üzere talep ve şartlarının kabul edilmesi ve b.                                                                                                                                                Azerbaycan’da liberalizasyon dediğimizde ekonomide özelleştirme, hak ve hukuk çerçevesinde bireysel hak ve hürriyet  anlamında görülmektedir. İlk dafa küreselleşmeye ve onun önemli parçası olan liberalleştirmeğe yönelik davranış ve tutumlar 1993 yılından başlanmıştır. Doğal kaynakların kullanımı ve kolay benimsenilmesine ve kısa zamanda daha karlı çıkarlar elde etmeye yönelik faaliyetler aslında bağımsızlığın ilan edildiği ilk anlardan güdümlenmekte idi ama spekülasyon ve tutumsuz otoritesizlik anlayışına yönelik hakimiyet figürleri bu gidişatı engelliyordu. 7 ocak 1993 tarihinde kabul edilen ve Devlet Emlak Komitesi tarafından yürütülen  ‘’ Azerbaycan Cumhuriyetinde Devlet Mülkiyetinin Özelleştirilmesi hakkında  kanun’’ çerçevesi  liberalleştirmeğe ekonomik açıdan baktığımızda ilk adım olarak görmekteğiz. Sonralar işsizlik oranının %20’lere ulaşması ve bunun sosyal partlamaya sebep ola bileceği gerekçesiyle hükumet işletmelerin kapatılması hususunda çekimser davranmış ve henüz de davranmaktadır. Özelleştirme programı satışa çıkarılan işletmelerin sınırlı sayıda olması nedeniyle problemlerle karşı karşıyadır. Finans sektörünün reformu yavaş ilerlemektedir ve Sovyet döneminden kalan 4 bankadan 3.ün birleşmesine  ancak 2000 yılının haziran ayında başlana bilmiştir. Kamu kuruluşları yöneticilerinin güçlerini kaybetmek istememesi ve gücünü statükodan alan devlet kurumları özelleştirmeyi zorlaştırmaktadır.                                                                                              














DEVLETİN SOSYAL REFORMLARI. ‘’ BÖLGELERİN SOSYO-EKONOMİK KALKINMASI KANUNU ‘’.

Azerbaycan’da cumhurbaşkanı İlham A. tarafından Sosyal reformlar nitelikte sosyal kalkınma ve gelişmeğe yönelik faaliyetleri kapsayacak olan devlet projelerini şu şekilde sıralamak mümkündür:             1)  Cumhurbaşkanı İlham A. tarafından 2003 yılı 20 şubatta onaylanarak işleme geçen ‘’ 2003- 2005 Döneminde Yoksulluğun Azaltılması ve Ekonomik kalkınma hakkında Devlet Programı’’na göre 5 kişilik ailenin yaşam standartı 600 bin manat olarak belirlenmiştir ve bu durumda Azerbaycan halkının %49 oranı yoksulluk seviyesinin altında yaşadığı gibi belirlenmektedir. İMF, Dünya Bankası, İslam Kalkınma  Bankası, Asya Kalkınma Bankası, Birleşmiş Milletler, AB, Japonya ve BP’nin teknik ve mali desteği ile yaratılan bu proje şu amaçlar taşımaktadır:                                                                                                         A. sosyal güvenliyi güçlendirmek;                                                                                                                             B. Yoksulluk düzeyini azaltmak;                                                                                                                                             C. Dengeli kalkınmayı sağlamak;                                                                                                                            D. Makroekonomik istikrarı korumak;                                                                                                                 E. Liberalizasyonun devam etmesini sağlamak ve BM’in 2000 yılı düzenlenen Bin Yıl Zirve Toplantısında kabul edilen kararlardan ileri gelen yükümlülükleri yerine yetirmek.                                        2) 2004 yılı 11 şubat tarihli kabul edilen ‘’ Azerbaycan Bölgelerinin Sosyo-ekonomik kalkınmasına yönelik hazırlanan Devlet programı’’ 2004-2008 yılı ayrı-ayrı bölgelerin kalkınması ve bu anlamda Azerbaycan bölgelerinin mevcut potensialının verimli bir şekilde değerlendirmek ekonominin farklı alanlarının geliştirilmesini sağlamak ,sanayi kuruluşlarının faaliyetlerinin genişletmek, ihracata dayalı üretimi desteklemek, yerli girişimcilik faaliyetlerinin desteklenmesi suretiyle, halkın   refah düzeyini iyileştirmek, istihdamı artırmak ve ülke ekonomisinin dinamik şekilde gelişmesini temin etmek amaçlıdır. Bu amaçlara ulaşmak için ise, bölgesel kalkınma planı çerçevesinde:                                                                                                                                                                               A. şirketlerin üretim faliyetlerini artırmak ve yeni sanayi birimlerini oluşturmak;                                        B. Yerli kaynakların verimli bir şekilde değerlendirilmesini sağlamak ;                                                 C. Tarım sektöründe reform çalışmalarını hızlandırmak için bölgelerde çifçiler ve diğer tarımsal üretim yapan birimlere destek maksadıyla danışmanlık merkezleri kurmak, tohumculuk piyasasını geliştirmeki, teknolojik destek birimleri oluşturmak ve diğer zaruri tedbirleri gerçekleştirmek;                                                                                                                                                              D. İş adamalrının bölgeye yatırım yapmaları için uygun koşulların oluşturulmasını sağlamak            E. Yeni iş yerlerinin açılmasını desteklemek ve böylece istihdamı artırmak  kamusal hizmetleri geliştirmek ;                                                                                                                                                                                   Programda Azerbaycan 10 ekonomik bölgeye ayrılmıştır :                                                                  1) ABŞERON EKONOMİK BÖLGESİ (ABŞERON RAYONU, HIZI RAYONU, SUMGAYİT ŞEHİRİ)      2) GENCE- GAZAH EKONOMİK BÖLGESİ ( AGSTAFA, DAŞKESEN, GEDEBEY, GORANBOY, HANLAR, GAZAH, SAMUH, ŞEMKİR, TOVUZ RAYONLARI, GENCE, NAFTALAN ŞEHİRLERİ)                                 3) ŞEKİ-ZAKATALA EKONOMİK BÖLGESİ (BALAKEN, GAH, GABELE, OĞUZ, ZAKATALA, ŞEKİ RAYONLARI)                                                                                                                                                                                               4) LENKERAN EKONOMİK BÖLGESİ (ASTARA, CELİLABAT, LERİK, MASALLI, YARDIMLI, LENKERAN)                                                                                                                                                                                   5) GUBA- HAÇMAZ EKONOMİK BÖLGESİ (DEVEÇİ, HAÇMAZ, GUBA, GUSAR,SİYEZEN)                  6) ARAN EB. (AĞCABEDİ,AĞDAŞ, BEYLEGAN, BERDE, BİLESUVAR, GÖYÇAY,HACIGABUL, İMİŞLİ, KÜRDEMİR, NEFTÇALA, SAAATLI, SABİRABAD,
SALYAN,UCAR, ZERDAB, ALİBAYRAMLI, MİNGEÇEVİR, YEVLAH ŞEHİRLERİ)                                         7) YUKARI KARABAĞ  (AĞDAM TERTER, HOCAVEND, HOCALI, ŞUŞA, CEBRAYIL, FÜZULİ, HANKENDİ ŞEHRİ)                                                                                                                                                                 8) KELBECER – LAÇIN (KELBECER, LAÇIN, ZENGİLAN, GUBATLI)                                                                9) DAĞLIK ŞİRVAN (AĞSU, İSMAYILLI, GOBUSTAN, ŞAMAHİ)                                                                   10) NAHÇİVAN (NAHÇİVAN ŞEHRİ, BABEK, CULFA, ORDUBAT, SEDEREK, ŞAHBUZ, ŞERUR RAYONLARI)                                                                                                                                                                                    Azerbaycan sosyo ekonomik bölgelere ayrırken aşağıdaki hususlar dikkate alınarak sınıflandırma yapılmıştır:                                                                                                                                                   A. ekonomik, coğrafi konum;                                                                                                                                  B. doğal zenginlik ve tebii kaynaklar;                                                                                                                     C. nüfus yoğunluğu ;                                                                                                                                                  D. bölgenin alan ve toprak yapısı;                                                                                                                         E. Rüşvetle Mücadele Programı;                                                                                                                           3) 2004-2007 yılları için Devlet Yatırım Programı:                                                                                              A. sosyo-ekonomik gelişmenin hızlandırılması;                                                                                                  B. Devlet ve özel yatırım miktarının artırılması;                                                                                                        C. Yeni iş alanlarının açılması;                                                                                                                                  D. Yabancı yatırımların artırılması için kolaylıkların sağlanması ve ilişkin prosedürlerın kolaylaştırlması;                                                                                                                                                                            4) 27 aralık 2004 tarihli ‘’petrol ve gaz gelirlerinin idaresine ilişkin uzun vadeli strateji’’ isimli devlet projesi ve b.                                                                                                                                                                         5) ’’ Devlet Kulluğu Kanunu’’ Bu kanun Azerbaycan’da devlet kulluğu sahesinde devletle devlet kullukçuları arasında yaranan ilişkileri ve devlet kullukçularının hukuki vaziyeti ile bağlı meseleleri tenzimlemektedir. Bu kanun Azerbaycan cumhuriyetinin anayasasına ve diğer kanunvericilik aktlarına uygun olarak devletin maksatlarının ve fonksiyonlarının hayata geçirilmesinde devlet kullukçularının kendi vazife salahiyetlerini yerine yetirmesidir. Devlet kulluğunun esas vazifeleri şunlardır:                                                                                                                                                                         1. Azerbaycan  anayasası ve diğer kanunvericilik aktları esasında vatandaşların hukuk ve azatlıklarının temin edilmesi;                                                                                                                                                             2. Devlet  organlarının selahiyeti hudutlarında kararların hazırlanması, kabul edilmesi, icrası ve icraya nezaret edilmesi;                                                                                                                                                          3. Devlet organlarının rasionel faaliyetinin ve devlet kullukçuları tarafından vazife selahiyetlerinin yerine yetirilmesinin temin edilmesi.                                                                                              Devlet kulluğu aşağıdaki prinsiplere esaslanır:                                                                                                1) kanunçuluk; Azerbaycan’da yasama, yürütme, yargı organlarının selahiyet hudutlarının belirlenmesi;                                                                                                                                                                                        2) devlet organlarına ve devlet kullukçularına nezaret ve onların hesabat vermesi;                             3) üst  devlet organlarının ve vazifeli şahsların kendi selahiyetleri hudutlarında kabul ettikleri kararların ast devlet organları ve vazifeli şahslar tarafından mutlaka yerine yetirilmesi;                                4) Bütün vatandaşların ve vazifeli şahsların devlet kullukçularının kanuni taleplerini icra etmeye ve kanuni hareketlerini mudafaa etmeye borçlu olması;                                                                                5) devlet kulluğuna girmenin şefaflığı;                                                                                                                6) vatandaşların devlet kulluğuna musabeqe ile girmesi;                                                                            7) vatandaşların kendi kabiliyetlerine, hızmeti başarılarına ve peşe hazırlığına uygun olarak devlet kulluğunun her hangi vazifesini tutmakta hukuk eşitliği;                                                                                          8) ırkından, milliyetinden, dilinden, cinsinden, sosyal menşeyindən, aile, emlak ve kulluk vaziyetinden, yaşayış yerinden, dine munasebetinden,  ictimayi birliklere mensubiyetinden ve kullukçuların işgüzar keyfiyetlerine ait olmayan başqa sebeplerden bağımlı olmayarak devlet kullukçularının hukuki eşitliği;                                                                                                                                                 9) devlet kullukçularının potensiyalının düzgün istifadesi, hızmeti ve profösyonellik seviyesinin artırılması maksadı ile onların rotasiyası;                                                                                                                         10) devlet kullukçularının sosyal ve hukuki korunması, onların kendileri ve aileleri için layik yaşayış seviyesinin temin edilmesi;                                                                                                                                            11) kulluk borcunun yerine yetirilmesi için devlet kullukçusunun mesuliyeti taşıması, eləce de devlet kullukçusunun haraketlerine göre devlet organının mesuliyet taşıması.                                                              12) Devlet organlarında siyasi partilerin ve ictimayi birliklerin strukturları yaratılmır.             



















SİYASİ YAPILANMADA GAYRİ HÜKUMET TEŞKİLALARI’NA (GHT) VE MUHALİF GÜÇLERE VERİLEN HAKLAR.


Azerbaycan’da eğitimin okullarda kalkınması amaçlı 2007 tarihli yaratılan YFU teşkilatı Almanya ve Azerbaycan arasında eğitim alanında karşılıklı ilişkileri güçlendirmiştir. Diğer gayri hükumet teşkilatı olan  İctimai Palata - farklı ülkelerde devlet ve vatandaş teşebbüsü tribünü olarak bilinmektedir.      İctimai Palata (Azerbaycan) – Azebaycan’da İctimai Palata Rusya’daki İctimai Palatadan farklı olarak devlet tarafından değil, hakları elinden  alınmış olduğu düşünülen muhalifler ve halkın bazı kesimleri tarafından 2010. yılında  kurulmuştur. Dünyanın 100-den çok ülkesinde insan hakları bozulduğu zaman böyle teşkilatların yaranması faydalı ola bilmektedir. İnsan liyakatini korumayan ve insan haklarını bozmağa devam eden otoriter rejimlere karşı faaliyetlerde  2011-yılından  başlayarak böyle tesislere  uğur kazanmak ihtimali artmıştır. Bu teşkilat Azerbaycan’da 2010-yılı 7 ekimde  kanun bozuntularıyla geçen parlamento seçkilerinden sonra parlamento seçkilerinde hukukları elinden alınmış bazı siyasetçiler ve müstakil adaylar tarafından yaratılmıştır ki, yeniden adaletli parlamento seçkileri geçirile bilsin ve kanuni, lejitim milli parlamento seçilsin ve kurulsun. Cemiyette bu tesisata, her bir yeni tesisata olduğu gibi, tabi ki, münasebet bir manalı değil. Teşkilat dahilinde de tabii ki, farklı fikirlilerin tartışmalı müzakereleri devam etmektedir.                                                      Ali Kerimli bu kurumun önemini şöyle dile getirmiştir: "...Dünyada otoriter rejimlerin sayısı günü-günden azalmakta ve diye biliriz ki, kalanlar da son günlerini sayıyorlar. Bu, bir taraftan korku yaratıyorsa, diğer  taraftan, Azerbaycan cemiyetinin teşkilatlanması, muhalefetin çok uğurlu bir yol bulup kendi güçlerini İctimai Palatada birleştirmesi, neyinki muhalefetin, hatta vatandaş cemiyetinin de bu kurumda bir araya gelmesi hükumet için ilave bir rahatsızlık öngörüsüdür..." Daha sonra Müsavat lideri İP-nın davasının maksadının cemiyette köklü değişiklikler  olduğunu dikkate çattırmıştır. “Hakimiyet ya köklü değişikliklere gitmelidir, ya da inkılapla yüz-yüze kalacak”-diye İ.Kambar resmi Baküye seslendi. P. Hüseyn bildirmiştir ki, şimdi İctimai Palatada Umut Partisinin 2, ADP-nin ise 12 üyesi vardır. O hatırlatmıştır ki, İctimai Palata teşkilatların değil, partiliğinden  bağımlı olmayarak sivil vatandaşların yarattığı bir harekattır: «Burada parti mensubiyeti, teşkilat mensubiyeti yoktur. Hatta YAP-üyesinin İctimai Palatanın üyesi olmak hakkı tanınmıştır».                                                     26 ağustos 2005-ci ilde yaratılmış "İRELİ" Ümumrespublika Gencler Harekatı’na bağlı meydana gelmiştir. "İRELİ" Ümumrespublika Gençler Harekatı 3 yıllık faaliyeti boyunca sıralarında 6 binden çok Azerbaycan gencini toplayarak ülkenin en faal teşkilatlarından birine çevrilmiştir. "İRELİ" tesiscileri 9 aralık 2008 yılında Harekatın başlanması hakta karar kabul etmiştir. Bu karardan sonra Harekatın esasında "İreli" İctimayi Birliğinin yaratılması ideası ortaya çıkmıştır. 24 aralık 2008 tarihinde “İreli” İctimayi Birliğinin Tesis Konferansı hayata geçirilmiştir. Konferansta 380 temsilci iştirak etmiş ve yekun olarak Ceyhun Osmanlı “İreli” İctimayi Birliğinin rehberi seçilmiş ve "İreli" yani, ictimayi birlik formasında faaliyete başlamıştır. Kurumun maksat ve vazifesi şu şekilde belirlenmiştir:               Birliğin maksadı: Azerbaycan vatandaşlarının cumhuriyet seviyesinde kalkınmasını temin etmekle ilim, tahsil, din, medeniyet, ekoloji konusunda eğitim, sahipkarlık, spor, maneviyat, gönüllülük işinin inkişafı ve vatanseverlik alanında faaliyetin kurulması yönünde işlerin görülmesi, insanların bağımsızlığı ve bireysel kalkınmasının temin olunması, milli-manevi değerlere tabi tutulan modern vatandaş süjesinin yaratılması, ulusal ve uluslararası seviyede işbirliğinin ve iştirakin temin olunmasıdır.                                                                                                                                                                         Simurg Assosasyası 1990  yılının  nisan ayında yaranmıştır ve Azerbaycan’da sosyal-medeni kalkınmaya, demokratik cemiyetin ve hukuki devletin oluşması, cumhuriyetin sivil uluslararası birliğe entegrasyona kendi katkısını yapa bilmek maksadı taşımaktadır. Assosasyanın nizamnamesi Azerbaycan Cumhuriyeti Bakanlar Kurulunun  17 ağustos 1990 yılının 374 numaralı kararı ile kayıttan geçmiştir. Simurg Medeniyet Assosasyası üyeleri eğitim ve tahsil, ilim, sağlık, ekoloji, sanat, iktisat, sosyal idare etme, bilgi, hukuk, Uİ ve diğer medeniyet alanlarının kalkınması  maksadıyla beraber faaliyet göstermekteler. Assosasyanın kolektif üye ve tesisçileri arasında - İlimler Akademisi, Alimler İttifakı, Petrol Akademisi, Bakü Devlet Üniversitesi, Dış İşleri Bakanlığı, Turizm Bakanlığı, Mimarlar İttifakı, Medeniyet Fondu, Sulh Fondu, Gençler ve İdman Bakanlığı, "Güneş" alimlerin yardım cemiyeti, Mühendisler cemiyeti, "İnsan ve muhit" Merkezi, "Sosyal  kalkınma" cemiyeti ve diğer gayri-hükumet teşkilatları vardır. İdarenin 22 üyesi ülkenin gayri-hükumet teşkilatlarının liderleridirler. Assosiasiyanın vazifeleri şunlardır:
•             Azerbaycan’da sosyal-medeni kalkınmaya, ilmin, tahsilin ve eğitimin, ilk önce, kulturolojinin inkişafına ilmi yardım göstermek;
•             İnsanların yaratıcı hayat ve faaliyetlerinin kalkınmasına yardım etmek maksadı ile, demokratik devletçilik medeniyetinin, şahsiyet ve liderlerin yetişmesinde yardımcı olmak ;
•             Medeni değişiklikler vasıtası ile, milli medeniyet siyasetinde  Entelektüel, etik, hukuki ve idare etme medeniyetinin her taraflı kalkınmasına ulaşmak;
•             Azerbaycan ilmi ve medeniyetinin uluslararası alanda  yaymak.
 Assosasyanın esas maksatları:
•             dünya medeniyeti ve sivilizasyonun tarihi inkişaf tecrübesini sistemli kulturoloji metotla araştırarak, onun Azerbaycan’ın modern, rekabete güç gelen, sabit ve güvenli kalkınması için yaratıcı şekilde istifade etmek;
•             ülkenin medeni irsinin korunması ile beraber, cemiyetin modernleştirilmesinde devlete ilmi yardım göstermek.
Assosasyanın faaliyeti ruhi (akli ve manevi) kültürü insanın yaratıcı hayatı ve faaliyeti gibi idrak eden modern kulturoloji usul ve metodolojisi üzere kurulmuştur. Önceler  Azerbaycan’ın ictimayi kalkınma yollarını birleştiren marksist-leninist görüşlerden vaz geçilmesi  ile alakadar Assosasya dünya kültür tarihinin, teorisinin ve pratiğinin uğurlarına  kaynaklanarak  kültür anlayışına yeni ilmi kaygı oluşturan kulturoloji teori çalışmıştır. Bu teoride  medeniyete insanın ve cemiyetin manevi ve sosyal-ekonomik  kalkınmasının, devlet kuruculuğu ve idare etmenin esasını ve mahiyetini teşkil eden bir fenomen gibi bakılır. "Simurg" faaliyetini, medeniyeti insanın entelekti, hisleri ve fiziki emeğinin neticede elde olunan "ikinci, suni(doğal olmayan) tabiat", insanın hayat ve yaratıcılığının göstergesi, galibiyetleri ve teknolojilere gibi tasvir eden ilmi bakış esasında kurmaktadır.  Demokratik ülkelerde kabul olunmuş, "Simurg"un medeniyet kavramı Azerbaycan cemiyetinin kalkınmasında önemli  modern dönüşe sahip olmasına ve onun demokratikleşmesine yönelmiştir. Assosasya 90 lı yılların önlerinden itibaren devamlı  faaliyette olan “Medeniyet ve cemiyet” kültüroloji seminerin ilmi rehberidir. 1990-2005 li yıllarda farklı maksatlı foküs-gruplarla kültüroloji, teşkil ve idare etme medeniyeti, vatandaş cemiyeti medeniyeti ve mesuliyet medeniyeti, devamlı insan ve sosyal kalkınma, GHT için III sektör ve fandreyzing  problemleri üzere geçirilen 200-den artık cumhuriyet ve uluslararası konferans, interaktif seminer ve treninglerin teşkiline rehberlik etmiştir. Azerbaycan’da Üçüncü Sektörün yetişmesine yardım maksadıyla da işler hayata geçirilmiştir. "Aysar" uluslararası fondunun  ve "Chariti Now How" yardım fondunun yardımı ile ülkenin bir kaç gayri-hükumet teşkilatları için, onların işinin efektifçe  ve faaliyetinin ilişkilendirmenin  artırılması maksadı ile 1996 yılında Bakü’de Özel Meşveret prosesi ve seminer geçirilmiştir. Seminerin neticesinde "Azerbaycan Cumhuriyetinde Üçüncü Sektör" mevzusunda sunulmuş duyuru  o yılın ekim ayında Bulgaristan’ın Plovdiv şehrinde geçirilmiş uluslararası görüşte başarıyla taktim edilmiştir. Ayni  zamanda Assosasya Azerbaycan’da Üçüncü Sektörün kalkınmasına ait kendi tekliflerini  Cumhurbaşkanı İcra Kuruluna taktim etmiştir. Bu tekliflerin 1997 yılında  Bakü’de BM ile birlikte GHT Resurs ve Talim merkezinin yaratılmasında önemli rolü olmuştur. 1999 yılında  "Simurg" AMA, bir sıra başka GHT-lerle birlikte GHT Forumunu tesis etmiştir. Assosasya Azerbaycan’ın yabancı ülkelerle dostluk ve medeni işbirliğinin yaratılmasına da yardım etmeye çalışmaktadır. Assosasyanın terkibinde 16 yabancı fahri üye var. Bunların arasında - Norveç, ABD, Rusya, Almanya, Irak, Büyük Britanya, İsrail ve başka ülkelerden tanınmış alimleri, publisistleri, diplomasileri, ictimayi hadimleri göstermek olur. 1991-ci yılında Assosasya rehberliğinin Kosta Rika’ya resmi seferi, bu uzak ülke tarafından Azerbaycan Cumhuriyetinin devlet bağımsızlığının tanınmasına etken olmuştur. 1999 yılında  kasımda "Simurg" Bergen’de geçirilen medeniyet siyaseti üzere uluslararası konferansta iştirak etmiştir. Konferansta edilmiş çıkış sonrası Assosasya Avrupa’nın medeniyet siyaseti üzere expertleri sırasına dahil edilmiştir. 2000 yılının ekim ayında Assosasya BM’de geçirilmiş "Millennium" üzere uluslararası konferansta Uluslararası Gayri-hükumet Teşkilatları Assosasyasına üye kabul edilmiştir.
•             Assosasya 2000-2002 li yıllarda:
o             BM nezdinde uluslararası  gayri hükumet teşkilatları Assosisyasına üye kabul edilmiştir;
o             Avrupa Şurasının medeniyet siyaseti üzere expertleri listesine dahil edilmiştir;
o             "Ambassador for Peace" uluslararası diploma ile taltif edilmiştir;
o             Assosasyanın başkanı "Entelektüel kalkınma problemleri" Uluslararası İlimler Akademisinin akademiği seçilmiştir.









 MUHALİF GÜÇLER: SİYASİ PARTİLERİN İKTİDARA GEÇE BİLMEMESİNİN ÖNCÜL SEBEBLERİ.

2000 Kasım ayında yapılan milletvekili seçimlerinde aldıkları oy ve çıkardıkları milletvekilliklerine göre, bu siyasî partileri şöyle sıralayabiliriz:                                                                                      1. Yeni Azerbaycan Partisi - İktidar Partisi.                                                                                                         2. Azerbaycan Halk Cephesi Partisi - Ana Muhalefet Partisi.                                                                      3. Vatandaş Hemreyliği Partisi -  Muhalefet Partisi.                                                                                       4. Müsavat Partisi - - Muhalefet Partisi.                                                                                                                  5. Millî İstiklâl Partisi - Muhalefet Partisi.                                                                                                         6. Adalet ve Demokrasi Partisi Muhalefet Partisi.                                                                                              7. Demokrasi Partisi Muhalefet Partisi                                                                                                                8. Komünist Partisi - Muhalefet Partisi.                                                                                                               9. Anavatan Partisi - İktidar Yönlü                                                                                                                              10. Sosyal Demokrasi Partisi - Muhalefet Partisi.                                                                                         Şimdi bunlardan ilk beşini irdeleyerek, Azerbaycan'da politikanın, siyasî yapılanmanın nasıl kaypak zeminde hareket ettiğini gösterebiliriz.                                                                                                                    YENİ AZERBAYCAN PARTİSİ Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'in bizzat kurduğu partidir. Ülkenin şu aşamada en büyük siyasî partisidir. Haydar Aliyev, partiyi kurduğu zaman, eski arkadaşları olan komünist parti artığı, muhafazakâr ve yaşlı kimseleri yönetime getirdi. Geçen yıla kadar partiyi bunlar getirdiler. Milletvekili seçimlerinden hemen sonra, tabiî ki Haydar Aliyev'in izni ile, oğlu İlham Aliyev vasıtasıyla partide gençleştirme operasyonu başlatıldı. Bu operasyon sonucunda yaşlı, eski komünistlerin hepsi parti yönetiminden uzaklaştırıldı. Yerine, Avrupa'da ve Türkiye'de tahsil yapmış gençler getirildi. İlk bakışta, normal bir değişim gibi görünen bu operasyon, aslında 2003 yılına yönelik bir hazırlığın ilk sinyalleriydi. Yapılan değişiklik, 2003 yılında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oğlu İlham Aliyev'in adaylığı için gerekliydi. Çünkü eskiler, İlham Aliyev'e pek sıcak bakmıyorlardı. Böylece Yeni Azerbaycan Partisi tamamen İlham Aliyev'in kontrolü altına girdi. Tabiî ki, yeni oluşan ortam, her zaman iktidar olma gibi bir sendromu olan eski komünistleri de, güçlü gördükleri kişilerin yanında politika yapmaya zorladı. Haydar Aliyev'in kardeşi Celâl Aliyev ve Haydar Aliyev'in devlet kâtibi Ramiz Mehdiyev şu anda en güçlü isimler. İlham Aliyev'e karşı eski komünistler Celâl Aliyev ve Ramiz Mehdiyev etrafında iki grup oluşturdular. Böylece Yeni Azerbaycan Partisi, Haydar Aliyev'e bağlı, fakat birbiriyle mücadele eden üç gruba bölünmüş oldu.  Yeni Azerbaycan Partisi'ndeki bu durumu yakından takip edenlerin üzerinde ısrarla durdukları bir senaryo daha var.                                               AZERBAYCAN HALK CEPHESİ PARTİSİ - Ebülfez Elçibey'in kurduğu ve genel başkanlığını yaparken faaliyetini devre dışı burakan parti olarak bilinir. Elçibey'in son döneminde, parti içinde başlayan kavga, kasım-2000 seçimlerinden önce bitti ve Ali Kerimov genel başkan oldu. Elçibey'in yardımcılarından Fazıl Gazenferoğlu, Mir Mahmut Fettayev ve Ali Mesimov partiden ayrıldılar. Bölünme olsa da parti seçimlerden ana muhalefet olarak çıktı. Şu anda mütecanis bir görünüm arz eden A.H.C.P'nin genel başkanı Ali Kerimov, Ebülfez Elçibey'in yanında yetişmiş, Türk dünyasının meselelerine vakıf, zeki, kültürlü, bilgili ve aydın bir gençtir. Azerbaycan parlâmentosunda 1993 yılından beri milletvekilliği yapan Ali Kerimov, Azerbaycan siyasî arenasını çok iyi tanımasına rağmen, çok genç oluşu ve bu yüzden tecrübe eksikliği onun en büyük hendikapı olarak önünde durmaktadır. 2003 seçimlerinin önemini çok iyi kavradığından, seçimlerden hemen sonra muhalif güçler ile birlikte hareket etme kararı almıştır. Ne yazık ki, ülkenin üçüncü büyük partisi olan Müsavat Partisi, bu birliğe girmemiş ve kendi ayrı bir birlik oluşturmaya çalışmıştır. Elbette bu durum, muhalefeti, iktidar karşısında güçsüz kılmıştır. Bu yüzden, A.H.C.P ve Müsavat Partisi arasındaki olumsuzluk giderilmeli ve birlik mutlaka sağlanmalıdır.                                                                                                                                                       MÜSAVAT PARTİSİ Azerbaycan'ın en eski siyasî partisidir. 1918 yılında Mehmet Emin Resulzade ve arkadaşları tarafından kurulmuş, 1920 yılında komünistler tarafından kapatılmıştır. 1992 yılında kurulan ve İsa Kamber Bey'in genel başkanlığını yaptığı Müsavat Partisi, 2000 kasım seçimlerine çok büyük engellemelere rağmen, son dakikada katılmış ve seçimlerden ülkenin üçüncü büyük partisi olarak çıkmıştır. Genel Başkan İsa Kamber Bey, Ebülfez Elçibey'in en yakın çalışma arkadaşlarından biriydi. Elçibey geleneği içinde yetişmiş, olgun, seviyeli, zeki, kültürlü, bilgi ve de çok tecrübelidir. A.H.C.P. ile aralarındaki meseleleri 2003'e kadar çözeceğini ve seçimlere tek aday ile gidilmesini sağlayacağına inanılmaktaydı. Her iki partinin siyasî görüşü eski cumhurbaşkanı Elçibey çizgisindedir. Türkiye'ye çok sıcak ve yakın politika sergilemektedir. Politikada iki yıl gibi uzun bir zamanın ne getirip ne götüreceğini şimdiden söylemek imkânsızdır. Çünkü politikada değil iki yıl, iki saatte bile çok şeyler değişebilir. Bu belirsizlik ortamı bile bize bazı tahminlerde bulunma imkânı veriyor. Yalnız, Rusya tarafından desteklenen eski cumhurbaşkanı Ayaz Muttalibov ile, Haydar Aliyev'in eski meclis başkanı Resul Guliyev'i göz ardı etmemek gerektiğine inanılmaktadır. Bilhassa Resul Guliyev, elindeki büyük paralarla, bugün bile Azerbaycan siyasî arenasında, dışarıda yaşamasına rağmen temsil edilmekte, siyasî partinin sürgündeki başkanı durumundadır (Demokrasi Partisi).                              Kısa özet geçerek Azerbaycan’da köklü otoriteye , tarihe ve ideolojik yapıya sahip malum güçlü partilerin iktidar ola bilmemeleri doğal olarak bu sebeblerden kaynaklanmaktadır:                       1) partilerin iktidarda temsil olundukları yıllar itibarile çok yanlış stratejiler belirlemiş olması ve kamuoyunda şu anki imacın iktidara iktidar için yeterli olmaması. Mesela Musavat partisi temsil olundukları 1991 ve 1992 li yıllarda (arayla kısa zaman kesiminde devreye girmiştir) ülkede milli güvenceyi tehlike altına atması yanı sıra iç güvenliyi de sağlayamamıştır. AHC partisi Elçibey hakimiyeti devri ülkeni ekonomik, siyasi sıkıntılara sokmuş ve birkaç dafa iç parçalanma tehlikesiyle karşı karşıya koymuştur. Ve diğer partiler ya iktidardan doğan ya da muhalifet içi parçalanma sonrası yaranmış olması sonucu yapısal anlamda ve imac olarak düşük seviyede olması durumu söz konusudur;                                                                                                                                                                             2) Azerbaycan’da partilerin çoğunluk olması faktörü ve bölünmenin devam etmesinin iktidara gelmeni mümkünsüzleştirme durumu yaratmaktadır.                                                                                                 3) siyasi partilerin mali kaynaklarının kısıtlı olması ve yabancı güçlerle yaratmış olduğu işbirliği sonucu kamuoyu istikrarını kazanamaması;                                                                                                                      4) şu anki iktidarın devamlı düzenlemeler ve bölgesel kalkınmaya ve ekonomik istikrarı temin ve artırmaya yönelik faaliyetleri sonucunun göz önünde bulunması;                                                                        5) seçimlerde iştirakin zayıf olması ve alternatif otoriteyi oluşturacak elit gücün bulunmaması ve diğerleri;                                                                                                                                                                        


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ORMANCILIKTA LİYAKAT

  Bu yazı, Orman ve Av Dergisinin 2021 yılı 5. sayısında yayımlanmıştır; kaynak gösterilerek yararlanılabilir. Benlik saygısı, bireyin kendi...